ArticlePDF Available

Abstract

Özet Günümüzde modern diş hekimliği kapsamında, diş dokularının maksimum oranda korunması ve fonksiyon görmesi için minimal invaziv yöntemler uygulanmaktadır. G.V. Black tarafından tanımlanmış olan geleneksel görüşe bağlı kalınarak uygulanan derin dentin çürüğü tedavilerinde tüm çürük dokunun uzaklaştırılması, pulpanın perforasyonuna dolayısıyla endodontik girişimlere ve bazı durumlarda çekime neden olabilmektedir. Dişin ağızda kalma süresi, fonksiyonu ve prognozu açısından önemli bir etken olan pulpanın vitalitesinin daha uzun süre korunabilmesi amacıyla adeziv sistemler ve restoratif materyallerdeki yeni gelişmelerle günümüzde pek çok yeni tedavi yaklaşımı ve materyal geliştirilmiştir. Bu derlemede derin dentin çürüğü varlığında çürüğün uzaklaştırılmasındaki selektif yaklaşımlar, kavitenin dezenfeksiyonu, kuafaj uygulamaları ve derin dentin çürüğünün tedavisindeki güncel yaklaşımlar tartışılmıştır. Anahtar Kelimeler: Aşamalı Çürük Tedavisi, Derin Dentin Çürüğü, Dezenfeksiyon, Selektif Yaklaşımlar Alternative new methods for the treatment of deep dentine caries Summary Currently minimal intervention techniques are put into practice for the maximum preservation of tooth structure and function in modern dentistry. While treating deep dentine caries according to the traditional method defined by G.V. Black, removing all of the carious tissue can give way to perforation of the pulp, endodontic treatment or at some issues the extraction of the tooth. To protect the vitality of the pulp which is so important for the lifetime, function and prognose of a tooth, new methods and materials has been improved according to the increased understanding of the histology and phsyology of the dentin-pulp complex and the current developments of the adhesive resine systems and restorative materials. The selective caries removal techniques, disinfection of the cavity, the pulp capping methods and the currrent treatment methods used in the presence of a deep dentin caries were discussed in this review. Key words: Deep Dentine Caries, Disinfection, Selective Approaches, Stepwise-excavation
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
120
Makale Kodu/Article code:
2528
Makale Gönderilme tarihi:
24.12.2015
Kabul Tarihi:
23.03.2016
ÖZ
Günümüzde modern diĢ hekimliği kapsamında, diĢ
dokularının maksimum oranda korunması ve fonksiyon
görmesi için minimal invaziv yöntemler
uygulanmaktadır. G.V. Black tarafından tanımlanmıĢ
olan geleneksel görüĢe bağlı kalınarak uygulanan derin
dentin çürüğü tedavilerinde tüm çürük dokunun
uzaklaĢtırılması, pulpanın perforasyonuna dolayısıyla
endodontik giriĢimlere ve bazı durumlarda çekime
neden olabilmektedir. DiĢin ağızda kalma süresi,
fonksiyonu ve prognozu açısından önemli bir etken
olan pulpanın vitalitesinin daha uzun süre
korunabilmesi amacıyla adeziv sistemler ve restoratif
materyallerdeki yeni geliĢmelerle günümüzde pek çok
yeni tedavi yaklaĢımı ve materyal geliĢtirilmiĢtir. Bu
derlemede derin dentin çürüğü varlığında çürüğün
uzaklaĢtırılmasındaki selektif yaklaĢımlar, kavitenin
dezenfeksiyonu, kuafaj uygulamaları ve derin dentin
çürüğünün tedavisindeki güncel yaklaĢımlar
tartıĢılmıĢtır.
Anahtar Kelimeler: AĢamalı Çürük Tedavisi, Derin
Dentin Çürüğü, Dezenfeksiyon, Selektif YaklaĢımlar
GĠRĠġ
Çürük lezyonlarının tedavisine yönelik gelenek-
sel tedavi yöntemini 100 yıl önce tanımlayan G.V.
Black, kavitede yumuĢak çürük dokusu bırakmamak
için gerekirse pulpanın perfore edilebileceğini belirt-
miĢtir.1,2 Bu geleneksel tedavi yöntemi, tüm demine-
ralize dentini ve desteksiz mine prizmalarını içerecek
Ģekilde renklenmiĢ tüm dokunun sert bir kavite tabanı
elde edene dek uzaklaĢtırılmasına yönelik olup kulla-
nılacak restoratif materyal için yeterli boĢluğun
ABSTRACT
Currently minimal intervention techniques are put into
practice for the maximum preservation of tooth
structure and function in modern dentistry. While
treating deep dentine caries according to the
traditional method defined by G.V. Black, removing all
of the carious tissue can give way to perforation of the
pulp, endodontic treatment or at some issues the
extraction of the tooth. To protect the vitality of the
pulp which is so important for the lifetime, function
and prognose of a tooth, new methods and materials
has been improved according to the increased
understanding of the histology and phsyology of the
dentin-pulp complex and the current developments of
the adhesive resine systems and restorative materials.
The selective caries removal techniques, disinfection
of the cavity, the pulp capping methods and the
currrent treatment methods used in the presence of a
deep dentin caries were discussed in this review.
Key words: Deep Dentine Caries, Disinfection,
Selective Approaches, Stepwise-excavation
sağlanmasını, kavitede mekanik tutuculuğu sağlayacak
formun oluĢturulmasını ve ileride çürük geliĢebilecek
tüm pit ve fissürlerin kaviteye dahil edilmesini de
içermektedir.1-3 Derin dentin çürüklerinin varlığında
geleneksel görüĢe dayanarak tüm çürük dokunun
uzaklaĢtırılması; pulpanın perforasyonuna ve buna
bağlı olarak endodontik giriĢimlere veya diĢin çekimine
neden olabilmektedir. Bu konuda günümüzde hala
tartıĢılan ve kesin bir sonuca varılamayan ikinci bir
görüĢ de, pulpayı koruyabilmek için renklenmiĢ olan
çürük dentin tabakasının kavitede bırakılabileceğidir.4
DERĠN DENTĠN ÇÜRÜKLERĠNĠN TEDAVĠSĠNDE ALTERNATĠF YENĠ
YÖNTEMLER
ALTERNATIVE NEW METHODS FOR THE TREATMENT OF DEEP DENTINE
CARIES
Dt. Ġzgen HACIOĞULLARI* Prof. Dr. Nuran ULUSOY*
Yrd. Doç. Dr. Esra CENGĠZ*
*
* Yakın Doğu Üniversitesi DiĢ Hekimliği Fakültesi Restoratif DiĢ Tedavisi AD
Derleme/ Review
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
121
DiĢin ağızda kalma süresi, fonksiyonu ve prognozu
açısından önemli bir etken olan pulpanın vitalitesinin
daha uzun süre korunabilmesi amacıyla çürüğün olu-
Ģum mekanizmasının, pulpa-dentin kompleksinin
çürüğe karĢı yanıt mekanizmalarının, çürük lezyonuna
ait mikroflora özelliklerinin daha iyi anlaĢılmasıyla ve
restoratif materyaller ve uygulama yöntemlerindeki
geliĢmelerle konvansiyonel ve radikal uygulamaların
yerini daha minimal, koruyucu ve konservatif
yaklaĢımlar almıĢtır.
Çürüğü UzaklaĢtırmada Selektif
YaklaĢımlar
Dentin çürüğünün tabakaları detaylı olarak
incelendiğinde; bakteri penetrasyonunun lezyonun en
derin kısmına kadar gerçekleĢmediği gözlenmek-
tedir.3,5-7 Derin dentin çürüklerinin varlığında, pulpanın
perforasyon riski göz önüne alınırsa, pulpanın vitali-
tesini koruyabilmek ve diĢin ağızda kalma süresini artı-
rarak daha uzun süre fonksiyon görmesini sağlamak
amacıyla daha konservatif bir yaklaĢım olan çürüğün
selektif olarak uzaklaĢtırılması gündeme gelmiĢtir.5,8 Bu
amaçla geliĢtirilen selektif yaklaĢımlar, enfekte dentin,
etkilenmiĢ dentin ve sağlıklı diĢ dokularının ayırt edile-
bilmesine yardımcı olarak, derin dentin çürüklerinde
pulpaya zarar vermeden operatif iĢlemlerin tamam-
lanmasını sağlamaktadır. Selektif doku uzaklaĢtırıl-
masında kullanılan yöntemler Ģunlardır:
1.Polimer Frezler: Elmas ve tungsten karbit
frezler; enfekte dentin, etkilenmiĢ dentin ve sağlıklı
doku ayrımı yapmadan, uygulandığı dokunun tamamını
uzaklaĢtırmaktadır. Minimal invaziv diĢ hekimliği kap-
samında bu sorunu çözmek ve sadece enfekte dentini
uzaklaĢtırabilmek amacıyla, Boston tarafından yumu-
Ģak polyamide/imide polimer materyalinden yapılmıĢ
frezler üretilmiĢtir.9,10 Polimer frezler, enfekte dentin-
den daha sert, sağlıklı ve etkilenmiĢ dentinden ise da
ha yumuĢaktır. Böylece enfekte dentin uzaklaĢ-
tırılırken frez sağlam kalmakta, sağlıklı dokuya gelince
ise frez aĢınmaktadır. Çürük uzaklaĢtırılırken düĢük
devirli turla kullanılıp lezyonun orta kısmından perifere
doğru hareket edilir. Yapılan çalıĢmalarda, polimer
frezlerin çürük uzaklaĢtırmadaki etkinliği, karbit
frezlerden daha az bulunurken ekskavatörle arasında
bir fark bulunamamıĢtır.11,12 Er:YAG lazer, çelik frez ve
ekskavatörle karĢılaĢtırıldığı bir çalıĢmada ise çürüğü
uzaklaĢtırma hızının çelik frezlerden sonra ikinci sırada
olduğu ancak yetersiz preperasyonun gözlendiği
belirtilmiĢtir.13 Yine de bu çalıĢmalarda en konservatif
yöntemin polimer frezler olduğu da belirtilmiĢtir.12,13
Bir çalıĢmada ise; karbit frez, ekskavatör ve polimer
frezle çürük uzaklıĢtırılması sonrası tüm yöntemlerde
S. mutans ve laktobasil sayısının azaldığı ancak en
etkili yöntemin karbit frez olduğu belirtilmiĢtir.14
2.Kemomekanik Yöntemler: Kemomekanik
yöntemlerin temel prensibi; enfekte dentini proteoliz
yoluyla selektif olarak yumuĢatarak el aletleriyle
kolayca uzaklaĢtırılmasını sağlamaktır.3, 15-18 Bu amaçla
ilk üretilen ajanların çürük dokudaki kısmen yapısı
bozulmuĢ kollajen lifleri klorlayarak hidrojen bağlarını
kıran ve dokuyu yumuĢatan NaOCl türevleri olduğu
bildirilmiĢtir.18 1972’de ilk kez kullanılan %5’lik NaOCl
solusyonu, kararsız yapıda olduğundan ve etkilenmiĢ
dentin, enfekte dentin ve sağlıklı dokuları ayırt
edememesi nedeniyle amino asitlerin eklendiği yeni
ajanlar geliĢtirilmiĢtir.18 Bunlar sırasıyla GK101,
GK101E (Caridex; (National Patent Dental Products,
Inc., New Brunswick, NJ, ABD) ve 1998’de
kemomekanik yöntemlerin yeniden gündeme gelmesini
sağlayan Carisolv’dür (MediTeam, Göteborg,
Ġsveç).15,18,19 Carisolv, %0.25 NaOCl ile 3 amino asit
(glutamik asit, lösin, lizin) içeren
karboksimetilselülozdan oluĢan kırmızı renkli bir jel
sistemdir.18 Carisolv yapısındaki amino asitler, yapısı
bozulmuĢ kollajen liflerde bulunan farklı yapıdaki
protein zincirlerine etki ederek sodyum hipokloritin
etkinliğini artırırken aynı zamanda sağlıklı dokuya
ulaĢan ajanı nötralize ederek buradaki kollajen liflerin
yapısının bozulmasını da engellemektedir.17
Ġlerleyen dönemde NaOCl bazlı ajanlara ek
olarak enzim bazlı ajanlar da geliĢtirilmiĢir. 1989
yılında Goldberg ve Keil’in, bakteriyel bir enzim olan ve
Clostridium histolyticum
’dan elde edilen akromobakter
kollajenazı sadece yumuĢak dentini uzaklaĢtırmak
amacıyla 2-5 saat çürüğe uyguladıkları ve çalıĢma
sonunda hiçbir bakterinin mevcut olmadığı ve sağlıklı
dentin yüzeyinin korunduğu bildirilmiĢtir.20-22 Bir
çalıĢmada ise
Streptomyces griseus
’dan elde edilen
spesifik olmayan proteolitik bir enzim olan pronaz,
çürüğü uzaklaĢtırmada etkili bulunmuĢ ancak bu
materyalle ilgili daha fazla çalıĢmaya ihtiyaç olduğu
belirtilmiĢtir.23 Günümüzde kullanılmakta olan enzim
bazlı kemomekanik ajanlar ise; Papacarie (Formula
and Acao, Sao Paulo, Brezilya) ve hala deneysel
aĢamada olan Biosolv (SFC-V and SFC-VIII, 3M-ESPE
AG, Seefeld, Almanya)’dür. Papacarie, ‘çürük yiyici’
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
122
anlamına gelen Portekizce bir sözcüktür.18 Papacarie
baĢlıca
Carica papaya
ağacından elde edilen bir
proteolitik enzim olan, bakterisidal ve antiinflamatuar
etkinliği olan papain’den, kloramin, toluidin mavisi ve
çeĢitli tuzlardan oluĢmaktadır. Bir çalıĢmada enfekte
dentindeki yapısı bozulmuĢ kollajen lifleri etkilerken
sağlıklı dentindeki kollajenleri etkilemediği gösterilmiĢ-
tir.18,19 Biosolv ise; fosforik asit/ sodyum bifosfat
tamponu içerisindeki pepsin enziminden oluĢmakta
olup hala deneysel aĢamadadır.18
Çürük uzaklaĢtırma yöntemlerinin karĢılaĢtırıl-
dığı çalıĢmalarda, Carisolv kullanılmasının, Er:YAG
lazer, frezler ve diğer yöntemlere göre daha selektif
olduğu, daha konservatif kaviteler hazırlanabildiği ve
hastaların daha az ağrı Ģikayeti olduğu belirtilmiĢ-
tir.5,17,24,25 Sono-abrazyon, air-abrazyon, elle ekskavas-
yon, frezle ekskavasyon yöntemleri ile karĢılaĢtırıldı-
ğında ise; Carisolv’un smear tabakası oluĢturduğu veya
dentin tübüllerini tamamen ya da kısmen açıkta bırak-
tığı, Papacarie’nin ise tübülleri tamamen açıkta bırak-
tığı rapor edilmiĢir.26-28 S mutans ve laktobasil baĢta
olmak üzere mikroorganizma sayısının Carisolv, Papa-
carie ve elle ekskavasyon yöntemlerinin üçüyle de
azaldığı ancak en etkili yöntemin Papacarie olduğu
belirtilmiĢtir.3,8,29
Kemomekanik yöntemlerin çürüğün uzaklaĢtı-
rılmasındaki etkinliği diğer yöntemlerle benzer olsa da
dezavantaj olarak uygulama daha uzun sürmekte ve
jelin uygulanacağı çürük alanına ulaĢmak veya en son
kavite sınırlarını düzeltmek amacıyla frezlerin
kullanılması gerekmektedir.5,17,21,25,30-33
3.Çürük Boyaları: Çürük boyalarının kulanı-
mının ilk kez 1970’lerde Fusayama tarafından kulanı-
lan bazik fuksin ile gündeme geldiği bildirilmiĢtir.34
Bazik fuksin, propilen glikol içerisinde %1 asit kırmızı
ve povidon iyodür çürük boyası olarak kullanılmıĢtır
ancak genotoksisite çalıĢmalarında bazik fuksinin ciddi
mutajenik etkileri gözlenmiĢtir.35-37 Yapılan çalıĢma-
larla, çürük boyalarının; diĢin diğer bölgelerine oranla
daha az mineralize olan pulpa çevresi dentin ile mine-
dentin sınırını da çürük dokuya benzer Ģekilde boyadığı
ve teĢhiste yanılmalara neden olabilecekleri gösteril-
miĢtir.34,38-41 Bunun üzerine sonradan üretilen Carbolan
Green, Coomassie Blue ve Lissamine Blue ile bazik
fuksin ve asit kırmızı karĢılaĢtırılmıĢ ancak bu boyaların
da yeterince selektif olmayıp sağlıklı dentini de boya-
dığı gözlenmiĢtir.34,39-41 Mikrobiyolojik çalıĢmalar ise;
boyanan ve boyanmayan kısımlar arasında bakteri
sayısı açısından çok fazla fark olmadığını göster-
miĢtir.42 Çürüğü temizlerken daha selektif bir yaklaĢı-
mın geliĢtirilebilmesi için üretilecek çürük boyaları,
mineralizasyon derecesinden çok karyojenik bakteri-
lere ve/veya dentin matriksin degredasyon ürünlerine
özel olmalıdır.
4. Lazerler: Lazer (
laser
); Ġngilizce ‘light amp-
lification by stimulated emission of radiation’ tanımının
baĢ harflerinden oluĢmaktadır.43,44 Lazerler 20 yılı
aĢkın bir süredir; çürük teĢhisi, tedavisi ve oluĢumunun
önlenmesi, kavitenin dezenfeksiyonu, vitalitenin değer-
lendirilmesi, kuafaj ve amputasyon tedavileri, hassasi-
yet tedavileri, beyazlatma tedavileri ve kompozit
polimerizasyonunda ıĢık kaynağı olarak kullanılması
gibi pek çok restoratif iĢlemde yer almaktadır.22,44-48
Lazer enerjisi su ve hidroksiapatitte yüksek
oranda emilirler. Lazer enerjisi, doku içerisindeki su
tarafından hızla absorbe edilip, su moleküllerinin mikro
saniyeler içinde ısınarak genleĢmesini sağlar.22,46,47 Bu
genleĢme, sert diĢ dokularındaki partiküllerde
mikropatlamalara (termomekanik ablasyon) yol açar.47
Çürük diĢ dokusu normal dokudan daha yüksek
miktarda su oranına sahip olduğu için; çürük doku,
lazer enerjisi ile kısa sürede uzaklaĢtırılır.
Çürüğün uzaklaĢtırılmasında klinik kullanıma ilk
giren lazerler, CO2 ve Nd:YAG lazerlerdir.47 Bu lazerler,
pulpada ısı artıĢı ile birlikte termal yaralanmalara, yu-
muĢak doku yaralanmalarına yol açabilecek yüksek
enerji yoğunluklarına sahip oldukları için daha sonra-
ları, baĢta FDA tarafından onaylanan Er:YAG lazer
olmak üzere Er:YSGG ve Er,Cr:YSGG gibi Erbium
lazerler klinik kullanıma girmiĢtir.43-45,47,49
Çürük uzaklaĢtırmada en kontrollü çalıĢmanın
Nd:YAG lazerle sağlandığı ve sağlıklı dokunun koruna-
bildiği bildirilmiĢtir.22 Opak yapıya sahip olan dentinde,
renk ve yapıya bağlı olarak farklı absorbsiyon özellikleri
görülür.47 Nd:YAG lazerle çürük uzaklaĢtırılırken; sağ-
lıklı dentinden daha koyu renkli olan çürük dentin,
enerjinin büyük bir bölümünü absorbe edeceğinden,
çürüğü uzaklaĢtırmak için yeterli olacak optimum ıĢığın
emilimini sağlayacak enerji seviyeleri ayarlanabil-
mektedir.22,47
Nd: YAG lazerlerin pulpada neden olduğu ısı
artıĢının Er:YAG lazerlere oranla daha fazla olduğu
gözlenirken, pulpa yaralanmalarına neden olabilecek
bu ısı artıĢının, dentin tübüllerinin yönüyle de ilgili ol-
duğu, dentin tübüllerinin yönünün lazer ıĢınına paralel
seyretmesinin ısı geçiĢini artırdığı belirtilmiĢtir.50
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
123
Erbium lazerlerin temassız kullanımı ile
vibrasyon, gürültü, ağrı, anestezi gereksinimi gibi
dezavantajlar ortadan kaldırılmakta ve hasta için çürük
tedavileri daha kabul edilebilir ve konforlu bir hal
almaktadır.43,45,47 Ayrıca su soğutmalı bu sistemlerle
pulpada ısı artıĢı minimumda tutularak hasarlar
önlenmeye çalıĢılmaktadır. Dokuya temas etmeden
çalıĢma zorunluluğunun getirdiği kontrol kaybı,
floresans geribildirim özelliği ile kombine edilmiĢ
Er:YAG lazerler ve Er, Cr:YSGG lazerlere eklenen sesli
uyarı sistemi ile giderilmeye çalıĢılmıĢtır.51-53
Çürüğü uzaklaĢtırmak amacıyla kullanılan CO2,
Nd:YAG ve Erbium lazerler sağlıklı doku ile çürük
dokunun ayırt edilmesini sağlarken, enfekte ve
etkilenmiĢ dentin ayrımını sağlayamamaktadır. Bu
nedenle daha selektif yaklaĢımlar için gerekli dalga
boyları ve lazer tipleri geliĢtirilmeye çalıĢılmaktadır. Bu
amaçla deneysel olarak üretilen bir atımı ayarlanabilir
mid-infrared lazer kullanılarak yapılan çalıĢmalarda;
5,75-6,60 µm dalga boylarında demineralize ve sağlıklı
dentin ayırt edilebilirken, enfekte dentinin selektif
olarak uzaklaĢtırılabilmesi için gerekli dalga boyunun 6
µm ve 6,02 µm olduğu saptanmıĢtır.54,55 Bu lazer
tipine ek olarak geliĢtirilen 5,75- 5,85 µm dalga
boylarında uygulanan nanosaniye atımlı lazerin de
enfekte dentini selektif ve daha konservatif bir Ģekilde
uzaklaĢtırdığı gösterilmiĢtir.56,57
BaĢta gizli çürüklerin teĢhisi amacıyla geliĢtirilen
lazer indüklü floresans yönteminin de çürük boyalarına
göre kavite içerisinde kalan çürüğün saptanmasında
daha hassas olduğu ve alternatif olarak kullanılabile-
ceği öne sürülmüĢtür. Bu amaçla bir diod lazer olan
DIAGNOdent (KaVo, Biberach, Almanya) kullanılmak-
tadır ancak; selektif bir yaklaĢımın elde edilebilmesi
için dentin çürüğünün tabakalarına göre DIAGNO-
dent’ten elde edilecek değerlerin belirleneceği çalıĢ-
malara ihtiyaç duyulmaktadır.58
DüĢük güçteki lazerler tolunium klorit gibi bazı
kimyasal boyalar ile birlikte kullanıldıkları zaman
bakterisit etki gösterdikleri için dezenfeksiyon amacıyla
da kullanılabilmektedir.59
5.FACE (
Fluorescence Aided Caries
Excavation
)
Floresans, ıĢık veya elektromanyetik radyasyon
uygulanan bir materyal tarafından ıĢığın emilmesi ve
daha uzun dalga boyunda spontan olarak salınması
olarak tanımlanabilir.60,61 DiĢte floresans özelliği;
yüksek oranda organik bileĢen içerdiği için dentin
dokusunda daha fazla gözlenir.60 Çürük boyaları ve
kemomekanik yöntemlerin uygulanması hekimin
harcadığı zamanı artırdığından sağlıklı ve çürük dokular
ile bakterilerin floresans özelliklerinden faydalanarak
FACE geliĢtirilmiĢtir. 370-420 nm bant aralığında yer
alan mor-mavi ıĢığın kaviteye uygulandığı FACE
sisteminde sağlıklı doku yeĢil, çürük doku ise turuncu-
kırmızı floresans oluĢturmaktadır.61-63 Ortamın aydınlık
derecesinin laboratuar çalıĢmalarındaki etkinliğini
etkilediği saptanmıĢtır.61-63 Çürük dokunun turuncu-
kırmızı floresans özelliğinin mikroorganizmalar tarafın-
dan üretilen porfirin ve metalloporfirinlerden kaynaklı
olduğu ve mikroorganizma miktarının da belirlenebi-
leceği düĢünülmektedir.61-63 Bu nedenle etkilenmiĢ
dentinde mikroorganizmalar bulunmadığından FACE
yöntemiyle enfekte ve etkilenmiĢ dentinin ayırt edile-
bileceği ortaya konulmuĢtur.61,64 FACE, çürük boyaları,
kemomekanik yöntemler, elle ekskavasyon yöntem-
lerine göre daha hızlı ve daha konservatif bulunurken,
FACE ile kavitedeki mikroorganizma sayısının da daha
az olduğu ve enfekte dentinin pulpayı perfore etmeden
daha efektif bir Ģekilde uzaklaĢtırıldığı gözlenmiĢtir.61-66
Derin Dentin Çürüklerinde Kavitenin
Dezenfeksiyonu
Kavite preparasyonu sonrası kavite duvarla-
rında, smear tabakasında ve dentin tübüllerinde kala-
bilecek ve sekonder çürüğe, postoperatif hassasiyete,
hatta pulpal inflamasyona sebep olabilecek rezidüel
bakterilerin yok edilmesi, restorasyonun devamlılığı
açısından önem taĢımaktadır. Bu amaçla kavitenin
dezenfeksiyonu önerilmektedir.28 Dezenfeksiyon
amacıyla kavite dezenfektanları, ozon ve ıĢıkla aktive
edilen dezenfeksiyon gibi yöntemler kullanılmaktadır
(Tablo 1).59,67-88
Kuafaj (Pulpa Kapaklaması) Uygulamaları
Çürük, travma veya restoratif iĢlemler sonucu
perfore olmuĢ pulpa veya geride bırakılmıĢ çok ince
dentin tabakası yüzeyine çeĢitli ajanlar uygulanarak,
pulpanın iyileĢmesinin ve tamir dentini yapımının
indüklenmesinin amaçlandığı tedavi yöntemine kuafaj
denir. Kuafajın ilk kez 1756 yılında Philipp Pfaff tarafın-
dan perfore olm pulpa üzerine küçük bir parça altın
koyularak gerçekleĢtirildiği bildirilmiĢtir.89
Mekanik veya travmatik olarak vital pulpanın
perforasyonu durumunda perfore pulpa üzerine
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
124
DEZENFEKSĠYON
YÖNTEMLERĠ
GENEL BĠLGĠ
ETKĠ ETTĠĞĠ MĠKROORGANĠZMALAR
KLORHEKSĠDĠN
GLUKONAT 67-70,73
*Kuaterner amonyum yapılı, bis-biguanid bileĢiğidir.
* Etkisi pH 7-8 arasında en fazla, 5.2’nin altında ise oldukça sınırlıdır.
*DeğiĢik dozlarda (%0.2;%1;%2) kullanılan KHX jel formülleri solüsyona kıyasla daha
güçlü antibakteriyel etki göstermektedir.
*DüĢük konsantrasyonda bakteriyostatik, yüksek konsantrasyonda ise bakterisittir.
*Klinikte kullanılan ürünler: Corsodyl gel, Cervitec gel, Consepsis
*Gram (+) koklar özellikle de
Streptoccoccus mutanslar (S. mutans)
*Gram (-) fakültatif anaerob ve aeroblar.
*Laktobasiller ise daha dirençli olup
eliminasyonu için daha yüksek
konsantrasyonlarda kullanımı gereklidir.
BENZALKONYUM
KLORÜR 67, 70-73
*Katyonik yapıda kuaterner amonyum bileĢiğidir.
*Mikroorganizmaların (özellikle gram (-) bakterilerin) hücre duvarları lipoprotein ağırlıklı
yapıda olduğundan, bu yapıyı etkileyerek sitoplazmik membranın selektif geçirgenliğini
bozar ve bakterisidal etki gösterir.
*Klinikte kullanılan ürünler: Tubulicid Red, Tubulicid Plus
*S. mutans, S. salivarius
*Actinomyces viscosus
*Lactobacillus acidophilus
* Staphylococcus aureus
HĠDROJEN PEROKSĠT
(H2O2) 67, 70-73
*Katalaz ya da diğer peroksidaz aktivitesi bulunan mikroorganizmalar düĢük
konsantrasyonlardaki H2O2’e direnç sağlarken, yüksek konsantrasyonlardaki H2O2 bu
savunma mekanizmasını ortadan kaldırmaktadır.
*S. mutans
*Virüsler
*Mayalar
*Bakteri ve bakteri sporları (özellikle
gram (+) bakteriler)
*L. acidophilus ve S. aureus üzerine
klorheksidin glukonattan daha fazla
antibakteriyel etkinlik göstermektedir.
SODYUM
HĠPOKLORĠT
(NaOCl) 67
*Günümüzde en etkili konsantrasyonunun hangisi olduğu tartıĢmalı bir konudur.
*GeniĢ spektrumlu bir antimikrobiyal ajandır ve pH 11,8’de kavite asiditesini nötr hale
getirerek bakterilerin çoğalmasını önler.
*%5,25’lik konsantrasyonu S. mutans
üzerinde etkili
*Bakteriofajlar
*Virüsler
*Bakteri ve bakteri sporları
*Mayalar
ĠYODĠN 67,71
*Dezenfeksiyon amacıyla iyodin taĢıyıcı ya da iyodin salan ajanlar (iyodofor)
geliĢtirilmiĢtir.
*Ġyodoforlar iyodin ve aktif serbest iyodin rezervuarı olarak rol oynayan taĢıyıcı ya da
çözücü ajan karıĢımından oluĢurlar.
*Klinikte kullanılan ürünler: Povidon Ġyodin, Poloksamer Ġyodin, Ġyodoforlar
*S. mutans
*L. acidophilus
*S. aureus
*Mantarlar
*Virüsler
ALEO VERA 68,69
*Aleo vera, sukulent bir bitki türünden elde edilen güçlü antibakteriyel, antifungal,
antiviral, antioksidan ve anti-inflamatuar özellikleri olan visköz bir jel olup düĢük
sitotoksik etki göstermektedir.
*Aloe vera içerisinde bulunan ve dezenfeksiyon etkisini sağlayan temel maddeler
antrakinon, aloin, aloe-emodin, aloetik acid, antrasen, aloe mannan, aloeride, antranol,
krizofanik asit, resistanol ve saponindir.
*Antibakteriyal etkisini; bakterilen protein sentezini inhibe ederek ya da dokuda
fagositozu uyararak gösterir.
*Klinikte kullanılan ürünler: Forever Bright
*Karyojenik bakteriler
*Mantarlar
*Virüsler
HYALURONĠK ASĠT 68
*Odontoblast hücrelerine karĢı oldukça biyouyumludurlar.
*Oral bakteriler
PROPOLĠS 69,74
*Arıların kovanlarını kapatmak için kullandığı kompleks bir karıĢımdır.
*Vitaminler, mineral tuzlar, flavonoid gibi fenolik bileĢikler, yağ asitleri, aromatik asitler
ve esterler, %30 mumlar, %5 polen, %4-15 uçucu materyaller ve %13 bilinmeyen
maddeler içeren bir rezindir. Antibakteriyal etkinliğindeki en önemli maddeler krisin ve
sinamik asittir.
*Antiinflamatuar, antiseptik, terapötik, antibakteriyel, antiviral, antifungal ve
antiprotozoal özelliklerinden dolayı tıp ve diĢ hekimliğinde kullanılmaktadır.
*Propolis, bakteri hücre duvarları ve sitoplazmasında yıkıma neden olmakta,
glikoziltransferaz enzim inhibisyonu ile bakterilern adezyonunu engellemekte ve bakteri
hücre bölünmesini inhibe etmektedir.
*S. Mutans
*Mantarlar
*Virüsler
*Protozoalar
OZON 75-80
*Yüksek oksidasyon kuvvetiyle bakterilerin tahribatında etkin rol oynayan güçlü ve etkili
antimikrobiyal bir ajandır.
*Havada bulunan oksijenin parçalanması yoluyla elde edildiği için kararsız yapısı
nedeniyle dezenfeksiyon görevini tamamladıktan sonra ham maddesi olan oksijene
dönüĢmektedir.
*Dezenfeksiyon ajanı olarak sıvı veya gaz formda uygulanabilir; ancak su veya yağlar
içerisinde çözülmüĢ olan sıvı formlarının uygulanması daha kolaydır.
*Etkinlik %2,5’lik NaOCl ile benzer.
*Tükürük varlığında 10 ve 30 sn ozon uygulaması, S. mutans ve L. casei sayılarını
azaltamazken uygulama süresi 60 snye kadar çıkarıldığında tükürük proteinlerini
değiĢime uğratarak etkili olmaktadır.
*Klinikte kullanılan ürünler: Healozone
*S. mutans, S. Sobrinus
*Gram (+) ve gram (-) oral
mikroorganizmaları
* Lactobacillus casei
*E. faecalis
*1 µg/ml’ye kadar E. coli, Pseudomonas
aeruginosa, Serratia marcescens ve
Candida albicans
*3-5 µg/ml’de Staphylococuslar
IĢıkla aktive edilen
dezenfeksiyon
(PAD) 59, 81-88
*Tek baĢına kullanıldığında dezenfeksiyon etkisi olmayan düĢük güçteki lazerler bazı
kimyasal boyalar ile birlikte kullanıldıkları zaman bakterisit etki elde edilebilmektedir. Bu
amaçla en sık kullanılan ajan tolonium klorittir.
*630-700 nm dalga boyuna sahip kırmızı ıĢık, ıĢığa duyarlı çoğu ajanı aktive etmektedir.
En sık 635 nm dalga boyunda kırmızı ıĢık yayan diyot lazer kullanılmaktadır.
*Klinikte kullanılan ürünler: Fenotiyazin boyalar (toluidin mavisi O, metilen/dimetilen
mavisi), Fitalosiyaninler, Klorinler, Porfirinler, Ksantenler, Monoterpenikler, Metilen
mavisi yüklenmiĢ polynanopartiküller
*S. mutans Streptococcus intermedius,
Streptococcus anginosus
*Fusobacterium nucleatum
*Peptostreptococcus micros
*Prevotella intermedia
*E. Faecalis
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
125
biyomateryal uygulanması iĢlemine direkt pulpa kuafajı
denir. Perforasyon bölgesindeki odontoblastlar yok
edildiğinden tamir dentini yapımı için enfekte olmamıĢ
vital pulpa içerisindeki kök hücrelerin farklılaĢmasına
ihtiyaç vardır. Uygulanacak kuafaj materyalleri bu
farklılaĢmayı uyaracak TGF-β (Transforming growth
factor) gibi büyüme faktörleri ve cre dıĢı molekül-
lerin salgılanmasını sağlamalıdır.90,91 Pulpa perforasyo-
nunu engellemek amacıyla pulpaya yakın çürük dentin
uzaklaĢtırılmadan, üzerinin biyouyumlu bir materyalle
örtülerek primer odontoblastların korunmasını ve
pulpa-dentin sınırında tamir dentini oluĢumunun ve
mevcut dentinin remineralizasyonunun indüklenmesini
amaçlayan tedavi yöntemine ise indirekt pulpa kuafajı
denir.
Pulpal reaksiyonların gün geçtikçe daha iyi
anlaĢılması, kuafaj amacı ile kullanılan pek çok
materyalin gündeme gelmesine neden olmuĢtur (Tablo
2).89 Tedavi yöntemlerinin geliĢtirilmesiyle ilgili gele-
ceğe yönelik fikirler, pulpa ile biyouyumlu, anti-
inflamatuar, tamir dentin yapımını ve reminerali-
zasyonu indükleyici kuafaj materyallerinin geliĢtiril-
mesi, parsiyel pulpa nekrozu durumunda pulpada
parsiyel kalsifikasyonlar sağlanarak bakteri invazyonu
ve inflamasyonunun bloke edilmesini sağlayacak ma-
teryallerin geliĢtirilmesi ve pulpa nekrozunun gözlen-
diği durumlarda pulpa dokusunun rejenerasyonunu
içermektedir.90
Kuafaj iĢleminin baĢarısı; yeterli izolasyonun
sağlanabilmesi, kontaminasyon varlığı ya da yokluğu
gibi uygulamanın hangi koĢullarda gerçekleĢtirildiği,
uygulama sonrası iyi bir sızdırmazlık sağlayabilecek
restorasyonun yapılıp yapılamayacağı, periodontal
hastalıkların varlığı, hastanın yaĢı, perfore olan pulpa
yüzeyinin yeri, boyutu, kanama süresi, Ģekli ve
perforasyon nedeni (travma veya çürük nedeniyle),
kullanılan kuafaj materyalinin biyouyumluluğu ve
antibakteriyel etkinliği, pulpanın iyileĢme kapasitesi,
önceden pulpal semptomların varlığı gibi prognozu
etkileyen çeĢitli faktörlere bağlıdır. Kuafaj iĢleminin
baĢarılı olduğunu belirtebilmek için vaka en az beĢ yıl
takip edilmeli, pulpanın vitalitesi devam etmeli, tedavi
öncesi pulpal semptomlar mevcutsa sona ermeli ve en
az altı-yedi ay sonra yapılan radyolojik incelemelerde
tamir dentini yapımı gözlenmelidir.90,92 Olası baĢarısız-
lıklar ise, kalsifik metamorfoz sonucu kanalların tıkan-
ması, internal rezorpsiyon, pulpanın nekroze olması,
perküsyonda hassasiyet ve periapikal patoloji, fistül
geliĢmesidir.90,92
Derin Dentin Çürüğü Tedavisinde Güncel
YaklaĢımlar
Geleneksel tedavi yöntemlerinde bakteriler
tarafından enfekte edilmiĢ tüm çürük doku, frezler ve-
ya keskin aletler yardımı ile uzaklaĢtırılır. Çürük doku-
nun tamamen uzaklaĢtırılması pulpanın perforasyon
riskini artırmaktadır. Pulpanın perforasyonu; maliyeti
daha yüksek, uygulaması daha zor ve daha uzun süren
endodontik veya cerrahi iĢlemleri beraberinde getir-
mektedir.93 Endodontik tedavi sırasında pulpaya eriĢe-
bilmek amacıyla uygun giriĢ kavitesinin açılması gerek-
liliği, kök kanal morfolojilerindeki varyasyonlar, asepsi,
antisepsi kurallarının itinayla uygulanıp kanalların de-
zenfeksiyonu, kanalların uygun Ģekilde preperasyonu
ve doldurulması gibi pek çok faktör harcanan zamanı
artırmakta, tedavinin baĢarısını ve kalan dokunun
fonksiyonel ve estetik Ģekilde restorasyonunu zorlaĢ-
tırmaktadır.94 Bunlara ek olarak endodontik tedavi
görmüĢ diĢlerde, periapikal bölgede kemik yoğunlu-
ğunda azalma, mobilite, periapikal patoloji geliĢimi,
kök rezorpsiyonu, diĢte çatlak ve fraktür geliĢimi,
restorasyonlarında marjinal uyumsuzluk, koronal sızıntı
ve fraktürler gibi pek çok kritik komplikasyonun
geliĢebilmesi nedeniyle günümüzde pulpa mümkün
olduğunca vital olarak korunmaya çalıĢılmaktadır.94 ,95
Günümüzde diĢin prognozu açısından oldukça önemli
olan pulpanın vitalitesinin korunması amacıyla yıllar
boyu kabul görmüĢ olan geleneksel yönteme karĢı üç
farklı uygulama geliĢtirilmiĢtir.93
1.Çürük UzaklaĢtırılmadan Kavitenin
Daimi Dolgu Materyali ile Örtülmesi
Bu yaklaĢım ilk kez 1972’de Handelman96 tara-
fından ortaya atılmıĢtır. Bu tedavi yöntemine göre;
enfekte ve yumuĢak çürük uzaklaĢtırılmadan diĢ içeri-
sinde daimi bir restorasyonla hapsedilmektedir.
Handelman97, fissür örtücülerin muayene sırasında
gözden kaçan baĢlangıç çürük lezyonları üzerine uygu-
lanmasının zararlı olup olmadığına karar verebilmek
için fissür örtücüleri, teĢhisi konulmuĢ çürükler üzerine
uygulayarak etkilerin gözlenmesi gerektiğini öne
sürmüĢ ve iki yıllık bir çalıĢma yapmıĢtır. Bu çalıĢmada
dentinin orta üçlüsüne kadar ilerlemiĢ ve yüksek
oranda enfekte pit ve fissür çürüklerine direkt olarak
fissür örtücü uygulanmıĢtır. Ġlk iki hafta içerisinde
çürükteki bakteri miktarı yüksek oranda azalmıĢtır.
Radyografik ve klinik incelemeler iki yıl boyunca çürük
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
126
Tablo 2. Kuafaj uygulamalarında kullanılan materyal ve yöntemlerin avantaj ve dezavantajları.89
KUAFAJ MATERYALĠ
AVANTAJLARI
DEZAVANTAJLARI
Kalsiyum hidroksit
(Ca(OH)2)
*Direkt pulpa kuafajında altın standart
*Çok iyi antibakteriyal özellik
*Mineralizasyonu indükleyici
*DüĢük sitotoksisite
*Oral sıvılarda fazla çözünürlük
*Zamana bağlı olarak çözünme eğilimi
*Pulpa odasında tıkanmaya neden olacak kadar dentin
formasyonu
*Adezyonda eksiklik
*Asit uygulaması sonrası bozulma
*Tamir dentini içerisinde tünel varlığı
Çinko oksit öjenol
(ZOE) siman
*Ġnflamasyonu azaltır
*Kalsifik köprü oluĢumunda yetersizlik, pulpayla direkt
temasında kronik inflamasyon ve nekroz
*Sitotoksik olan öjenolun yüksek konsantrasyonda
salınımı
*Arayüzde sızıntı
Kortikosteroidler ve
antibiyotikler
*Pulpal inflamasyonu azaltır
*Ca(OH)2 ile birlikte Vankomisin kullanılması daha düzenli reperativ
dentin köprülerinin oluĢumunu indükler
*Bakteriyemi riski olan hastalarda kullanılmamalı
Polikarboksilat siman
*DiĢ yapısına kimyasal olarak bağlanır
*Antibakteriyel etkinlik yetersiz
*Kalsifik köprü oluĢumunu indüklemede baĢarısız
Ġnert maddeler
(Ġzobütil akrilat ve
trikalsiyum fosfat
seramik)
*Pulpal inflamasyonu azaltır
*Dentin köprü oluĢumunu indükler
*Bu materyallerin hiçbiri geçerli bir teknik olarak diĢ
hekimlerine tanıtılmadı
Kollajen
*Ca(OH)2 ‘e oranla daha az irrite edici
*Mineralizasyona yardımcı
*GeniĢ dentin köprü oluĢumunu sağlamaz
Bonding ajanlar
(4-META-MMA-TBB
adezivler ve hibrit
dentin bonding ajanlar)
*Sert dokulara yüksek adezyon
*Mikrosızıntıya karĢı etkili örtücülük
*Sitotoksik etkiye sahip
*Kalsifik köprü oluĢumu yetersiz
*Ġn vivo çalıĢmalar, 0,5 mm’den daha az dentin
tabakası veya perfore pulpa üzerine direkt adeziv rezin
uygulanmasının kan damarlarında dilatasyon ve
konjesyon beraberinde kronik pulpal cevaba neden
olduğunu göstermiĢtir.
Kalsiyum fosfat siman
*Ca(OH)2 ‘den farklı olarak yüzeyel doku nekrozuna neden olmadan
dentin köprü oluĢumunu sağlar
*Ġyi fiziksel özellikler, biyouyumlu, zamanla hidroksiapatite dönüĢüm
*Bu materyali değerlendirmek için klinik çalıĢmalara
ihtiyaç vardır.
Hidroksiapatit
*Biyouyumlu, termodinamik olarak en stabil kalsiyum fosfat seramik
*Yeni oluĢan mineralize doku için iskelet görevi görür
*Pulpanın yüzeyel nekrozu ile birlikte hafif inflamasyon
Lazerler (CO2,Nd: AG)
*Sekonder dentin oluĢumu, mineralizasyon geliĢimini indükler
*Hedef dokuda sterilizasyon
*Bakterisidal etki
*Hassas teknik
*Yüksek dozlarda pulpada termal hasar
Cam iyonomer/ Rezin
modifiye cam iyonomer
simanlar (RMCIS)
*Bakteri invazyonuna karĢı çok iyi örtücülük
*Flor salınımı
*Dentine benzer termal genleĢme katsayısı ve elastisite modülü
*Hem mine hem dentine bağlanma
*Ġyi biyouyumluluk
*Kronik inflamasyona neden olur
*Dentin köprü oluĢumunda yetersiz
*Direkt hücre temasında sitotoksik
*YavaĢ sertleĢme ve yüksek çözünürlük gibi yetersiz
fiziksel özellikler
*RMCIS geleneksele göre daha sitotoksik dolayısyla
direkt olarak pulpa dokusuna uygulanmamalıdır
Mineral trioksit agregat
(MTA)
yi biyouyumluluk
*Daha az pulpal inflamasyon
*Ca(OH)2 ‘e göre daha öngörülebilir sert doku bariyer oluĢumu
*Antibakteriyel özellik
*Radyoopasite
*Biyoaktif dentin matriks proteinlerini açığa çıkartır
*Daha pahalı
*Uygulama zorluğu
*Uzun uygulama süresi
*Gri MTA diĢte renklenmeye neden olur
*Uygulamanın 2 aĢamada gerçekleĢmesi
*Yüksek çözünürlük
MTYA1-Ca
(Ca(OH)2 içeren rezin
kuafaj materyali)
*Nekrotik tabaka oluĢturmadan dentin köprü oluĢumunu sağlar
*RMCIS’a benzer, CIS’dan daha fazla makaslama kuvveti
*Dycal’ın aksine pulpa boĢluğunda azalma yaratmadan dentin köprü
oluĢumu
*Dentine daha iyi adezyon
*%10 Ca(OH)2 varlığı materyalin tamamen
sertleĢmesini engelleyerek artık monomer kalmasına ve
bu nedenle de sitotoksisiteye neden olur.
Kök hücreler
*Dentin-pulpa kompleksinin rejenerasyonu
*Eksfoliye süt diĢlerinden elde edilen kök hücreler (SHED), Dental
pulpa kök hücrelerinden (DPSC)
*Maliyeti yüksek
*Hassas teknik
Büyüme faktörleri
*Osteodentin ve tübüler dentin oluĢumu
*Daha homojen tamir dentini oluĢumu
*Mineralizasyon indükleyici özellikleri Ca(OH)2 ‘ye göre daha üstün
*28 gün sonunda dentin köprü oluĢumu Dycal’a eĢdeğer
*Sadece (BMP)TGF-β1 tamir dentini oluĢumunu indükler
*Beklenmedik yan etki ve üretim görülme olasılığı
*Maliyetleri klinik uygulama için engel
*Ġnflame pulpa varlığında tamir dentini yapımını
indüklemede baĢarısız
*Yarılanma ömrü kısa, Yüksek konsantrasyon gerekliliği
*Klinik uygulama için uygun taĢıyıcıların geliĢtirilmesi
gerekli
*Pulpa odasının kontrolsüz tıkanmasını engellemek için
uygun cevap dozunun belirlenmesi gerekli
*Aktif moleküllerin tekrarlanan implantasyonu sonucu
immunolojik problemlerin geliĢme olasılığı
*Diğer büyüme faktörleri tamir dentini üretimini
indükleyememekte
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
127
lezyonlarında ilerleme olmadığını göstermiĢtir. Going
ve ark.98’nın konuyla ilgili beĢ yıllık takip çalıĢmasında
Handelman’ın97 bulgularını destekler Ģekilde, fissür
örtücü uygulanan lezyonların %89’unda çürüğün aktif
formdan inaktif forma geçtiği, lezyonlardaki mikroor-
ganizma sayısının azalmıĢ olduğu belirtilmiĢtir. Bir
baĢka çalıĢmada ise; mine-dentin sınırını aĢan ve
kavitasyon göstermeyen pit ve fissür çürüklerine flor
salabilen rezin bazlı bir fissür örtücü olan Fluroshield
(Dentsply, Caulk, Milford, DE, ABD) uygulandığında;
1., 2. ve 3. yıl sonunda yapılan değerlendirmelerde
çürüğün ilerleme sıklığı, uygulanmamasına oranla daha
az olmuĢtur.99,100 Bir diğer takip çalıĢmasında ise;
dentine ilerlemiĢ okluzal çürükler ya sadece yüzey
polisajından sonra Fluroshield (Dentsply, Rio de
Janeiro, Brezilya) ile örtülmüĢ ya da çürük kısmen
uzaklaĢtırılarak Z250 (3 M ESPE, Saint Paul, ABD)
kompozit materyali ile restore edilmiĢtir.101 6, 12 ve
18. ayların sonunda yapılan kontrollerde restorasyon
baĢarısızlıkları fissür örtücü grubunda daha fazla
bulunmuĢ ancak çürüğün ilerlemesinin engellenme-
sinde iki grup da baĢarılı bulunmuĢtur.
Fissür örtücüler dıĢında 1980’lerde Norna
Hall tarafından geliĢtirilen ve Hall teknik olarak ad-
landırılan yöntemde ise, süt molarlar çürük uzaklaĢtırıl-
madan prefabrik metal kronlarla restore edilmiĢ ve bu
diĢlerde çürüğün ilerlemesinin yavaĢladığı veya durdu-
ğu, baĢarı oranlarının ise çürüğün tamamen uzaklaĢ-
tırılıp restore edilmesine oranla daha fazla olduğu
belirtilmiĢtir.102-105 Ayrıca bir çalıĢmada, Hall teknik
uygulanan çocukların konvansiyonel yöntemler uygu-
lanmasına göre tedavi sırasında daha iyi kooperasyon
gösterdikleri belirtilmiĢtir.106 Fissür örtücülerle kapa-
tılan derin çürük lezyonlarında, pulpitis semptomları ve
vitalite kayıplarının gözlenmediği bildirilmiĢtir ancak;
bu yöntemle ve Hall teknikle ilgili uzun takibi yapılan
daha fazla klinik çalıĢmaya ihtiyaç vardır.91
Tablo 2’nin devamı
Kemik sialoprotein
(Bonesialoprotein)
*Homojen ve iyi mineralize tamir dentini oluĢumunu indüklemekte
*Mineralizasyon indükleyici özellikleri Ca(OH)2 ‘den üstün
*Daha ileri klinik çalıĢmalara ihtiyaç var
Kalsiyum silikat bazlı siman
(Biodentine)
(Septodont, Saint-Maur-des-
Fossés, Fransa)
*Biyouyumlu, Ġyi antimikrobiyal etkinlik
*Tersiyer dentin oluĢumunu indükler
*Mekanik olarak daha güçlü, daha az çözünür ve daha sıkı örtücülük
*Uygulama süresi kısa, MTA’ya göre dahakolay uygulanabilirlik
özellikleri
*Daha uzun takip
*Kesin değerlendirme için klinik çalıĢmalara
gereklilik
Enzimler
(Heme-oxgenase-1,
Simvastatin)
*Ġnsan pulpa hücrelerindeki nitrik oksit ve proinflamatuar sitokinlere
karĢı hücre koruyucu rol oynar, H2 O2 indüklü sitotoksisiteyi ve insan
pulpa hücrelerinde oksidatif stresi engeller
*Antiinflamatuar etkinlik, Anjiogenez indüksiyonu
*Dentin oluĢumunu artıracak Ģekilde odontoblast fonksiyonlarını
geliĢtirir
*Daha ileri in vitro ve in vivo çalıĢma gereksinimi
*Yüksek konsantrasyonlarda pulpa dokusunda
hasar
*Direkt olarak pulpa dokusuna veya indirekt olarak
kaviteye uygulanmadan önce uygun
konsantrasyonu belirlemek için dikkatli
değerlendirme gerektirmektedir
Propolis (Rus penisilini)
*Antioksidan, antibakteriyel, antifungali antiviral ve antiinflamatuar
özellikler
*MTA ile benzer, Dycal’dan üstün köprü oluĢumu
*Pulpa kollajen oluĢumu ile pulpal inflamasyonun ve
dejenerasyonun azaltılması
*Tamir dentini oluĢumunun indüklenmesi
*2,4 hafta sonra parsiyel dentin köprü oluĢumu ile
birlikte hafif/orta Ģiddette inflamasyon
Novel endodontik siman
(NEC)
*Biyouyumlu
*Daha kısa uygulama süresi
*DiĢin boyanmasına neden olmaz
*MTA’ya oranla daha kolay uygulanabilir, daha az pulpa
inflamasyonuna neden olarak daha geniĢ dentin köprü oluĢumunu
sağlar.
*Ġnflame pulpa varlığında pulpanın cevabının
değerlendirilmesi için daha ileri incelemelere ihtiyaç
vardır
Emdogain (EMD)
*Odontoblast farklılaĢmasına ve tamir dentini oluĢumuna öncülük
eder
*Ġnflamatuar sitokin üretimini baskılayarak hasarlı pulpa dokusunun
iyileĢebileceği bir çevre yaratır, TGF-β benzeri moleküller içerir
*EMD uygulanan diĢlerde oluĢan sert doku miktarı Ca(OH)2
uygulananlardan 2 kat daha fazladır
*Post operatif semptomlar daha azdır
*EMD ile birlikte MTA uygulaması Ca(OH)2 ‘e göre daha iyi sert
doku cevabı oluĢturur.
*Zayıf örtücülük özelliği nedeniyle EMD jel (
propilen glikol aljinat jel içinde çözülmüĢ EMD)
baĢka bir kuafaj materyali ile uygulanmadığında
sert doku bariyeri oluĢturmakta etkisiz olduğu
gözlenmiĢtir.
*Klinik avantajları kanıtlanmamıĢtır
Odontojenik ameloblast
iliĢkili protein (ODAM)
*Biyouyumlu, reaksiyoner dentin oluĢumunu hızlandırır
*MTA’yla karĢılaĢtırıldığında pulpa odasında tıkama yapmadan ve
aĢırı tersiyer dentin oluĢturmadan normal pulpal doku oluĢumu
*Sadece in vitro çalıĢmaların yapılması
*Daha fazla örnek içeren ve daha uzun süre takip
yapılan daha ileri daha geliĢmiĢ primat çalıĢmaları
yapılmalı
Biyoseramikler
(ERRP (Endo sequence root
repair material))
*Antibakteriyel etkinlik
*Dycal, MTA ve Ca(OH)2’e göre daha az sitotoksik
*Hücrelerin biyoaktivitesinde ve ALP aktivitesinde
düĢüĢ
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
128
2.Tek AĢamalı Parsiyel (Ultrakonservatif)
Çürük UzaklaĢtırılması
Pulpanın vitalitesini korumak amacıyla çürüğün
bir kısmının kavitede bırakılmasının uygun olabileceği
fikrinin, ilk kez 1859 yılında John Tomes tarafından
ortaya atıldığı bildirilmiĢtir.4 Fissür örtücü uygulamaları
ile ilgili yapılan bazı çalıĢmaların ıĢığında, karyojenik
bakterilerle substrat iliĢkisi kesilirse mikroorgania-
maların elimine edilebileceği ve çürüğün ilerlemesinin
durdurulabileceği fikri ortaya atılmıĢtır.2,105,107 AĢamalı
çürük tedavisinden farklı olarak bu yöntemde; enfekte,
yumuĢak çürük parsiyel olarak uzaklaĢtırıldıktan sonra
diĢ daimi olarak restore edilmekte ve ikinci kez açılma-
maktadır. Çürüğün ultrakonservatif olarak uzaklaĢtırıl-
ması fikri ise; ilk kez Mertz-Fairhurst ve ark.’nın2 10
yıllık takibini yaptığı, kariyostatik olarak örtülmüĢ
ultrakonservatif restorasyonlarla ilgili yayını ile dikkat
çekmiĢtir. Bu çalıĢmada; kompozit restorasyonlu
diĢlerin %8’inde, fissür örtücü uygulanmıĢ amalgam
restorasyonlu diĢlerin %9’unda ve fissür örtücü
uygulanmamıĢ amalgam restorasyonlu diĢlerin
%29’unda kavite kenarlarında açıklık gözlenirken
diĢlerin büyük çoğunluğunda çürüğün ilerlemediği ve
herhangi bir pulpal semptom geliĢmediği gözlenmiĢtir.2
YetiĢkin ve çocuk hastalarda yapılan dokuz yıllık baĢka
bir takip çalıĢmasında fissür örtücü uygulanmıĢ
kompozit restorasyonlu diĢlerin %16’sında, fissür
örtücü uygulanmamıĢ amalgam restorasyonlu diĢlerin
%17.4’ünde ve fissür örtücü uygulanmıĢ amalgam
restorasyonlu diĢlerin ise %2.5’inde baĢarısızlık
gözlenmiĢtir.108 Tek aĢamalı parsiyel çürük uzaklaĢtırıl-
ması uygulanan diĢlerde, 3-6 aylık kontrollerde radyo-
opasitede artıĢ gözlenmiĢ ve bu yöntemle reminerali-
zasyon, mikroorganizma sayısında azalma, pulpa-
dentin kompleksinde iyileĢme ve reperatif dentin
yapımının geliĢtiği öne sürülmüĢtür.109,110
Son dönemde el aletleriyle çürüğün tamamının
uzaklaĢtırılmaya çalıĢıldığı atravmatik restoratif tedavi
(ART) yöntemi ile bu yöntemin modifiye edildiği
(ARTm) bir tekniğin de parsiyel çürük uzaklaĢtırılması
amacıyla kullanıldığı bildirilmiĢtir.111,112 ARTm’nin
ART’den farkı, mine yüzeyinde çürük dokuya ulaĢmayı
kolaylaĢtırmak amacıyla frezler kullanılması ve sadece
enfekte dentinin el aletleriyle uzaklaĢtırılmasıdır.111
ART, frezle tek aĢamalı parsiyel çürük uzaklaĢtırılması
ve konvansiyonel yöntemle karĢılaĢtırıldığında; 3 hafta
içerisinde mikroorganizma sayısında en çok azalma
ART’de gözlenmiĢ ve buna sebep olarak frez kullanıl-
dığında mikroorganizmaların derin dokulara taĢınmıĢ
olabileceği gösterilmiĢtir.112 Benzer Ģekilde konvansi-
yonel teknikle, tek aĢamalı parsiyel çürük uzaklaĢtırıl-
masının karĢılaĢtırıldığı bir baĢka çalıĢmada da; 6-7 ay
sonunda çürüğün parsiyel olarak uzaklaĢtırıldığı
kavitelerde daha az mikroorganizmaya rastlanmıĢtır113
Bir çalıĢmada ise; Caridex ile kombine kullanılan ART
ile konvansiyonel yöntemin baĢarısında anlamlı bir fark
gözlenmemiĢtir.114 ART ve ARTm teknikleri ile kavite
preperasyonu sırasındaki gürültü, vibrasyon ve ağrı
gibi dezavantajların ortadan kaldırılması; çocuk, yaĢlı
ve engelli hastalarda çürük tedavisinin daha kısa
sürede ve daha kabul edilebilir, konforlu koĢullarda
baĢarıyla uygulanabilmesini de sağlamaktadır.115-118 Bu
nedenlerle tek aĢamalı parsiyel çürük uzaklaĢtırılması
yöntemi, özellikle de ARTm, ile ilgili daha fazla klinik
çalıĢma yapılarak ideal bir çürük tedavi tekniği
geliĢtirilmelidir.
3.AĢamalı Çürük Tedavisi (
Stepwise
Excavation Technique
)
AĢamalı çürük tedavisinin ilk kez 1938’de
Bodecker tarafından ortaya atıldığı bildirilmiĢtir.119
AĢamalı çürük tedavisi uygulanacağında; ilk seansta
kavitenin periferindeki çürük tamamen temizlenir.
Pulpa etrafındaki yumuĢak, nemli, soluk renkli, yüksek
oranda enfekte çürük bırakılır. Konu ile ilgili olarak
yapılan çalıĢmalarda kaldırılacak çürük miktarının ne
olacağı ve pulpa etrafında ne kadar çürük doku
bırakılacağı konusunda ortak bir kararın olmadığı
bildirilmiĢtir.120 Enfekte çürük parsiyel olarak uzaklaĢ-
tırıldıktan sonra kavitenin sadece restoratif materyalle
kapatılması kavitedeki mikroorganizma sayısını büyük
oranda azaltmaktadır ancak; aĢamalı çürük tedavi-
sinin baĢarılı olabilmesi için; kavitenin hazırlanması
sırasında pulpada mikro-perforasyon geliĢmiĢ olabile-
ceği düĢünülerek Ca(OH)2 gibi biyouyumlu kuafaj
materyallerinden birinin uzaklaĢtırılmayan çürük doku
üzerine liner olarak uygulanması önerilmektedir.121
Yapılan çalıĢmalarda aktif çürüğün inaktif forma
geçmesinde kullanılan liner materyalinin türünün çok
da önemli olmadığı gözlenmiĢtir.120,122,123 Kavite içeri-
sinde bırakılan çürük dokuya liner materyali uygulan-
dıktan sonra diĢ geçici olarak restore edilir. Bakterilerin
ağız yoluyla alınan substratlarla temasını engelleyecek
Ģekilde kavitenin kapatılması, pulpa-dentin komplek-
sinin kendini korumaya yönelik reaksiyonları için
zaman kazanılmasını sağlar.91 Flor içeriği ile remine-
ralizasyona katkısından ve diĢe kimyasal olarak
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
129
bağlanabilme özelliğinden dolayı geçici restorasyon
amacıyla cam iyonomer simanlar tercih edilir. Estetik
ve mekanik özelliklerinin daha üstün olması nede-
niyle geçici restorasyon olarak rezin modifiye cam
iyonomer simanların kullanımı daha uygundur. DiĢ
geçici olarak restore edildikten sonra radyografik ve
klinik olarak takibe alınır. En çok tercih edilen bekleme
resi 3-6 ay olsa da 1-12 ay sonra ikinci seansta
kavitenin yeniden açılabileceği de bildirilmiĢtir.120
AĢamalı çürük tedavisi ile ilgili çalıĢmalarda 3-12 ay
sonra ikinci seansta kavite tekrar açıldığında; çürük
dentinin renginin açık kahverengiden koyu
kahverengiye değiĢmiĢ, kıvamının nemli yumuĢaktan
kuru serte dönüĢmüĢ olduğu gözlenmiĢtir.122-125 S.
mutans
ve laktobasil sayısının ise belirgin Ģekilde
düĢtüğü hatta sıfırlandığı gözlenmiĢtir. 14-40 aylık
takiplerde radyograflarda değiĢiklik olmamıĢ veya
radyolusenside azalma ile tamir dentini yapımı
gözlenmiĢtir. 4,120,126,127
AĢamalı çürük tedavisinde en önemli baĢarısızlık
nedeninin pulpitis veya abse formasyonu sonucu
endodontik tedavi gereksinimi olması veya çekim
endikasyonu konması olduğu bildirilmiĢtir.128 Takip
sürecinde pulpal semptomlar geliĢmemiĢ veya tedavi
öncesinde mevcut olan hiperemi bulguları sona ermiĢ
ise diĢ ikinci seansın sonunda daimi olarak restore
edilir. Ġkinci seansta kavite açıldıktan sonra hala
mevcut yumuĢak, enfekte dentin varsa bu seansta
kaldırılır. AĢamalı çürük tedavisi sırasında ikinci seansta
pulpa perforasyonu riski azalsa da eğer perforasyon
gerçekleĢirse direkt pulpa kuafajının uygulanabileceği
belirtilmiĢtir.121
AĢamalı çürük tedavisinin baĢarısının değerlen-
dirildiği 17 yıllık bir takip çalıĢmasında ilk 6 ayda tedavi
baĢarısı %90, 40 ay sonunda %75 olarak göz-
lenmiĢtir. 10 yıllık süreçte tatmin edici marjinal uyum
gözlenmiĢ, ağrı, hassasiyet ve periapikal radyolusensi
gözlenmemiĢtir.129 17 yıllık takip sonucunda pulpanın
vitalitesinin korunduğu bildirilmiĢtir. Bir baĢka çalıĢma-
da aĢamalı çürük tedavisi yapılan diĢlerde baĢarılı
tedavi oranı %74.1, çürüğün tamamen uzaklaĢtırıldığı
diĢlerde de %62.4 olarak tespit edilmiĢtir.130 BaĢarı-
sızlık sebepleri, pulpanın vitalitesinin korunamaması ve
periapikal lezyon geliĢmesi olmuĢtur.
Pulpanın vitalitesinin korunamaması ve peria-
pikal patoloji geliĢimi dıĢında restorasyonlarda fraktür
veya kayıpların gözlenmesi, uygun olmayan morfoloji
ve sekonder çürük geliĢmesi de aĢamalı çürük teda-
visinin baĢarısızlık sebepleri arasındadır.131 Çok yüzlü
restorasyonlu diĢlerde tek yüzlü olanlara oranla
baĢarısızlık riski artmaktadır.128 Özellikle dört yaĢ altı
çocuklarda nem kontrolünü sağlamanın daha zor olma-
ve hasta kooperasyonunun yetiĢkin hastalara göre
daha az olması nedeniyle iyi bir restorasyon yapılma-
sındaki zorluk, süt diĢlerinde daimi diĢlere oranla daha
fazla baĢarısızlık gözlenmesine sebep olmuĢtur.15 Pulpa
perforasyon riski ile ilgili çalıĢmalarda; çürüğün tama-
men uzaklaĢtırılması sırasında perforasyon riski %
34.7, aĢamalı çürük tedavisinde ise %15.4 olarak
bildirilmiĢtir.132 AĢamalı çürük tedavisinin birinci ve
ikinci seansı değerlendirildiğinde ise pulpanın perfo-
rasyon riskinin ilk seansta %98 oranında, ikinci
seansta %65 oranında azaldığı bildirilmiĢtir.93 Ġkinci
seansta pulpanın perforasyon riskinin ilk seansa oranla
daha yüksek olması üzerine parsiyel çürük uzaklaĢ-
tırma sonrası kavitenin tekrar açılmasına gerek olup
olmadığı tartıĢma konusu olmuĢtur.133 Perforasyon
riski tek aĢamada azalsa da kavitede bırakılan çürük
dokunun restorasyonun kırılma dayanıklılığını ve
ömrünü de azaltması iki nedenle olabilir: 1- Adeziv sis-
temlerin enfekte çürüğe bağlanma kuvvetinin sağlıklı
dokuya oranla daha az olması, 2- Çürük dentinin
sağlıklı dokudan daha yumuĢak olması ve elastisite
modülünün sağlıklı diĢ dokusuna oranla daha az
olması.131 Bazı araĢtırıcılar hazırlanan kavitede çürük
dentinin etrafında sağlıklı dentin mevcut olduğu
sürece; adeziv sistemlerin enfekte dentine bağlanma
kuvvetlerindeki azalmanın önemli olmayacağını ve tek
seansta daimi restorasyonun uygulanabileceğini
belirtmiĢtir.134-139 Yine de aĢamalı çürük tedavisi ile
çürük dokunun kalan kısmının da uzaklaĢtırılmasının
final restorasyonunun kuvvetlere karĢı direncini ve
ömrünü artıracağı bildirilmiĢtir.128
Tek aĢamalı parsiyel çürük uzaklaĢtırılması ile
aĢamalı çürük tedavisinin karĢılaĢtırıldığı 18-30 aylık ve
üç yıllık takip çalıĢmalarında parsiyel uzaklaĢtırma
sonrası daimi restorasyonun yapıldığı vakaların %91-
%99’unda baĢarı, aĢamalı çürük tedavisi yapılan
vakaların da %69-%86’sında baĢarı gözlenmiĢtir ve
tekrar açmanın gerekli olmayacağı sonucuna varıl-
mıĢtır.140-142 Bu konuyla ilgili yeterli kanıt olmasa
da ilk seansta daimi olarak restore edilen diĢlerde
post-operatif hassasiyetin de azaldığı ve pulpal
semptomların geliĢmediği bildirilmiĢtir.93
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
130
SONUÇ
Çürük mekanizmasının, pulpa-dentin komplek-
sinin çürüğe karĢı yanıt mekanizmalarının, çürük
lezyonuna ait mikroflora özelliklerinin daha iyi anla-
Ģılması, restoratif materyaller ve uygulama yöntem-
lerindeki geliĢmelerle konvansiyonel ve daha radikal
uygulamaların yerini daha minimal, koruyucu ve
konservatif yaklaĢımlar almıĢtır. Pulpasız diĢlerde pek
çok komplikasyon geliĢme riskinden dolayı geleneksel
yöntemin aksine günümüzde pulpanın mümkün
olduğunca vital olarak korunması amaçlanmaktadır.
Konuyla ilgilli olarak gelinen nokta klasik bilgi-
lerimize uymamaktadır. ġöyle ki; yapılan çalıĢmalarla
kavitenin dezenfeksiyonunun gerekli olmadığı, doku
sıvılarındaki besinlerin dentin tübülleri aracılığıyla
taĢınıp kavite içerisinde kalan mikroorganizmaların
çoğalmasını sağladığı düĢüncesi kanıtlanamadığından,
mikroorganizmaların tümünün ortadan kaldırılmasına
ve asemptomatik diĢlerde indirekt pulpa kuafajı
uygulanmasına gerek olmadığı ortaya koyulmuĢtur.
Ġnkremental teknikle uygulanmıĢ kompozit rezin
restorasyonlar, asit uygulamaları ve adeziv sistemler
polimerizasyon büzülmesi nedeniyle oluĢan mikrosızın-
tıya karĢı uzun dönemde baĢarıyı garanti edemezken,
Mertz-Fairhurst ve ark.’nın2, 1998, 10 yıllık çalıĢması
sonucunda restorasyonun üzerinin fissür örtücülerle
örtülmesi fikri önem kazanmıĢtır.143,144
Günümüze dek yapılan çalıĢmalarda, geliĢtirilen
yeni yöntemler ıĢığında; uzaklaĢtırılacak çürüğün
karakteristiği, miktarı, tedavinin kaç aĢamalı olacağı,
remineralizasyonun gözlenebilmesi için ideal zaman
aralığı, kullanılacak ideal liner materyali, restoratif
materyaller gibi pek çok konuda daha ileri çalıĢmalar
yapılarak ortak bir görüĢe varılması gerekmektedir.
KAYNAKLAR
1. Mount GJ, Hume WR. A new cavity classification.
Aust Dent J 1998;43:153-9.
2. Mertz-Fairhurst EJ, Curtis JR JW, Ergle JW,
Rueggeberg FA, Adair SM. Ultraconservatıve and
carıostatıc sealed restoratıons:results at year 10.
JADA 1998;129:55-66.
3. Lager A, Thornqvist E, Ericson D. Cultivatable
bacteria in dentine after caries excavation using
rose-bur or carisolv. Car Res 2003;37:206-11.
4. Padmaja M, Raghu R. An ultraconservative method
for the treatment of deep carious lesions-step wise
excavation. Advan Biol Res 2010;4:42-4.
5. Kirzioğlu Z, Gurbuz T, Yilmaz Y. Clinical evaluation
of chemomechanical and mechanical caries
removal: status of the restorations at 3, 6, 9 and
12 months. Clin Oral Invest 2007;11:6976.
6. Jepsen S, il Y, Peschel T, Kargas K, Eberhard J.
Biochemical and morphological analysis of dentin
following selective caries removal with a
fluorescence-controlled er:yag laser. Lasers Surg.
Med 2008; 40:3507.
7. Roberson TM, Heymann HO, Switz EJ, Bayne SC,
Crawford JJ, Leonard RH ve ark. Sturdevant’s Art
and Science of Operative Dentistry. 2006. 6 ed.
(Gürgan S , Akça K, BağıĢ YH, BaĢeren M, Çakır
FY, Çelik EU ve ark. Çev.) Ankara: GüneĢ Tıp
Kitabevleri, 2011.p.101-2
8. El-Tekeya M, El-Habashy L, Mokhles N, El-Kimary
E. Effectiveness of 2 chemomechanical caries
removal methods on residual bacteria in dentin of
primary teeth. Pediatr Dent 2012;34:325-30.
9. Boston DW. Selective dentin caries excavator.
United States Patent 2000;6,106,291. August 22,
2000.
10. Boston DW. Partial dentin caries excavator. United
States Patent 2002;6,347,941 B1. Feb. 19, 2002.
11. Dammaschke T, Rodenberg TN, Schäfer E, Ott
KHR. Efficiency of the polymer bur smartprep
compared with conventional tungsten carbide bud
bur in dentin caries excavation. Oper Dent
2006;31:256-60.
12. Ferraz C, Freire AR, Mendonça JS, Fernandes CAO,
Cardona JC, Yamauti M. Effectiveness of different
mechanical methods on dentin caries removal:
micro-ct and digital ımage evaluation. Oper Dent
2015;40:263-70.
13. Celiberti P, Francescut P, Lussi A. Performance of
four dentine excavation methods in deciduous
teeth. Car Res 2006;40:117-23.
14. Zakirulla M, Uloopi KS, Reddy VVS. In vivo
comparison of reduction in bacterial count after
caries excavation with 3 different technique. JDC
2011;78:31-5.
15. Banarjee A. Minimal intervention dentistry: part 7.
Minimally invasive operative caries management:
rationale and techniques. Br Dent J 2013;214:107-
11.
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
131
16. Banarjee A, Kidd EAM, Watson TF. In vitro
evaluation of five alternative methods of carious
dentine excavation. Caries Res 2000;34:144-50.
17. Chourio MAL, Zambrano O, Gonzalez H ve Quero
M. Clinical randomized controlled trial of
chemomechanical caries removal (Carisolv™).
IAPD 2006;16:161-7.
18. Hamama H ,Yiu C, Burrow M. Current update of
chemomechanical caries removal methods. Aus
Dent J 2014;59:44656.
19. Junior ZSS, Botta SB, Ana PA, França CM,
Fernandes KPS, Ferrari RAM ve ark. Effect of
papain-based gel on type I collagen - spectroscopy
applied for microstructural analysis. Sci Rep 2015;
5:11448.
20. Gürbüz T, Yılmaz Y. Süt azı diĢlerinde çürük
uzaklaĢtırma yöntemlerinin mikrosızıntı üzerine
etkisi. Atatürk Üniv DiĢ Hek Fak Derg 2002;3:22-8.
21. Banarjee A, Watson TF, Kidd EAM. Dentine caries
excavation: a review of current clinical techniques.
Br Dent J 2000;188:476-82.
22. Yip HK, Samaranayake LP. Caries removal
techniques and instrumentation: a review. Clin
Oral Ġnvest 1998;2:148-54.
23. Beltz RE, Herrmann EC, Nordbø H. Pronase
digestion of carious dentin.Caries Res
1999;33:468-72.
24. Neves AA, Coutinho E, De Munck J, Meerbeek BV.
Caries removal effectiveness and minimal-
invasiveness potential of caries-excavation
techniques: A micro-CT investigation. J Dent
2011;39:154-62.
25. Chowdhry S, Saha S, Samadi F, Jaiswal JN, Garg A,
Chowdhry P. Recent vs conventional methods of
caries removal: a comparative in vivo study in
pediatric patients. IJCPD 2015;8:6-11.
26. Banarjee A, Kidd EAM, Watson TF. Scanning
electron microscopic observations of human
dentine after mechanical caries excavation. J Dent
2000;28:179-86.
27. Pai VS, Nadig RR, Jagadeesh TG, Usha G, Karthik
J, Sridhara KS. Chemical analysis of dentin
surfaces after Carisolv treatment. J Consev Dent
2009; 12:118-22.
28. Hamama HH, Yiu CKY, Burrow MF, King NM.
Chemical, morphological and microhardness
changes of dentine after chemomechanical caries
removal. Aus Dent J 2013;58:28392.
29. Azrak B, Callaway A, Grundheber A, Stender E,
Willershausen B. Comparison of the efficacy of
chemomechanical caries removal (Carisolv ) with
that of conventional excavation in reducing the
cariogenic flora. IAPD 2004;14:182-91.
30. Magalhães CS, Moreıra AN, Campos WRC, Rossı
FM, Castılho GAA, Ferreıra RC. Effectiveness and
efficiency of chemomechanical carious dentin
removal. Braz Dent J 2006;17:63-7.
31. Hamama HHH, Yiu CKY, Burrow MF, King NM.
Systematic review and meta-analysis of
randomized clinical trials on chemomechanical
caries removal. Oper Dent 2015;40:E167-78.
32. Flückiger L, Waltimo T, Stich H, Lussi A.
Comparison of chemomechanical caries removal
using Carisolv or conventional hand excavation in
deciduous teeth in vitro. J Dent 2005;33:87-90.
33. Maragakis GM, Hahn P, Hellwig E. Clinical
evaluation of chemomechanical caries removal in
primary molars and its acceptance by patients.
Caries Res 2001;35:205-10.
34. Ansari G, Beeley JA, Reid JS, Foye RH. Caries
detector dyes- an in vitro assessment of some new
compounds. J Oral Rehabil 1999;26:453-8.
35. Yamaguchi F, Tsutsui T. Cell-transforming activity
of fourteen chemical agents used in dental practice
in Syrian hamster embryo cells. J Pharmacol Sci
2003;93:497-500.
36. Miyachi T, Tsutsui T. Ability of 13 chemical agents
used in dental practice to induce sister-chromatid
exchanges in Syrian hamster embryo cells. Odontol
2005;93:24-9.
37. Hagiwara M, Watanabe E, Barrett JC, Tsutsui T.
Assessment of genotoxicity of 14 chemical agents
used in dental practice: Ability to induce
chromosome aberrations in Syrian hamster embryo
cells. Mutat Res 2006;603:111-20.
38. Boston DW, Graver HT. Histological study of an
acid red caries-disclosing dye. Oper Dent
1989;14:186-92.
39. Yip HK, Stevenson AG, Beeley JA. The specifity of
caries detector-dyes in cavity preperation. Br Dent
J 1994;176:417-21.
40. McComb D. Caries-detector dyes-How accurate
and useful are they? J Can Dent Assoc
2000;66:195-8.
41. Maupome G, Hernández-Guerrero JC, García-Luna
M, Trejo-Alvarado A, Hernández-Pérez M, Díez-de-
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
132
Bonilla J. In vivo diagnostic assessment of dentinal
caries utilizing acid red and povidone iodine dyes.
Oper Dent 1995;20:119-22.
42. Kidd EA, Joyston-Bechal S, Beighton D. The use of
a caries detector dye during cavity preparation: a
microbiological assessment. Br Dent J
1993;174:245-8.
43. Arısu HD. Restoratif diĢ hekimliği ve endodontide
lazer kullanımı. GÜ DiĢ Hek Fak Derg 2009;26:
125-32.
44. Verma SK, Maheshwari S, Singh RK, Chaudhari PK.
Lasers in dentistry: An innovative tool in modern
dental practice. NJMS 2012;3:124-32.
45. Walsh LJ. The current status of laser applications
in dentistry. Aust Dent J.2003;48:146-55
46. Steiner R. New laser technology and future
applications. Med Laser Appl 2006;21:131-40.
47. Karaaslan Eġ, Yıldırım C, ÜĢümez A. Restoratif
tedavide lazer uygulamaları. Atatürk Üniv DiĢ Hek
Fak Derg 2012;22:340-9.
48. Hacıoğulları Ġ, Ulusoy N, Er F. Dentin aĢırı
hassasiyeti: tanı ve tedavi yöntemleri. Atatürk Üniv
DiĢ Hek Fak Derg 2015;25: 95-106.
49. Sarmadi R, Hedman E, Gabre P. Laser in caries
treatment patients’ experiences and opinions. Int
J Dent Hygiene 2014;12:67-73.
50. Mehl A, Kremers L, Salzmann K, Hickel R. 3D
volume-ablation rate and thermal side effects with
the Er: YAG an Nd:YAG laser. Dent Mater
1997;13:246-51.
51. Eberhard J, Eisenbeiss AK, Braun A, Hedderich J,
Jepsen S. Evaluation of selective caries removal by
a fluorescence feedback-controlled er:yag laser in
vitro. Caries Res 2005;39:496-504.
52. Jepsen S, Açil Y, Peschel T, Kargas K, Eberhard J.
Biochemical and morphological analysis of dentin
following selective caries removal with a
fluorescence-controlled er:yag laser. Lasers Surg
Med 2008;40:3507.
53. Krause F, Braun A,Lotz G, Kneist S, Jepsen S,
Eberhard J. Evaluation of selective caries removal
in deciduous teeth by a fluorescence feedback-
controlled Er:YAG laser in vivo. Clin Oral Invest
2008;12:209-15.
54. Ishii K, Saiki M, Hazama H, Awazu K. Development
of selective laser treatment techniques using mid-
infrared tunable nanosecond pulsed laser. 32nd
Annual International Conference of the IEEE EMBS
Buenos Aires, Arjantin. 31 Ağustos 4 Eylül 2010;
1614-7.
55. Ishii K, Saiki M, Yoshikawa K, Yasuo K, Yamamoto
K, Awazu K. Ablation of demineralized dentin using
a mid-infrared tunable nanosecond pulsed laser at
6 μm wavelength range for selective excavation of
carious dentin. 33rd Annual International Con-
ference of the IEEE EMBS Boston, Massachusetts,
ABD 30 Ağustos-3 Eylül 2011; 318-21.
56. Ishii K, Kita T, Yoshikawa K, Yasuo K, Yamamoto
K, Awazu K. Selective removal of carious human
dentin using a nanosecond pulsed laser operating
at a wavelength of 5.85 µm. JBO 2015; 20:
051023/1- 051023/7.
57. Kita T, Ishii K, Yoshikawa K, Yasuo K, Yamamoto
K, Awazu K. In vitro study on selective removal of
bovine demineralized dentin using nanosecond
pulsed laser at wavelengths around 5.8 μm for
realizing less invasive treatment of dental caries.
Lasers Med Sci 2015;30:9617.
58. Gurbuz T, Yılmaz Y, Sengul F. Performance of laser
fluorescence for residual caries detection in
primary teeth. Eur J Dent 2008;2:176-184.
59. Williams JA, Pearson GJ, Colles MJ. Antibacterial
action of photoactivated disinfection {PAD} used
on endodontic bacteria in planktonic suspension
and in artificial and human root canals. J Dent
2006;34:363-71.
60. Sikri VK. Color: implications in dentistry. J Res
Dent 2010;13:249-55.
61. Zhang X, Tu R, Yin W, Zhou X, Li X, Hu D. Micro-
computerized tomography assessment of
fluorescence aided caries excavation (FACE)
technology: comparison with three other caries
removal techniques. Aus Dent J 2013;58:461-7.
62. Lennon ÁM, Buchalla W, Rassner B, Becker K, Attin
T. Efficiency of 4 caries excavation methods
compared. Oper Dent 2006;31:551-5.
63. Lennon ÁM, Attin T, Martens S, Buchalla W.
Fluorescence aided caries excavation (FACE),
caries detector,and conventional caries exccavation
in primary teeth. Pediatr Dent 2009;31:316-9.
64. Lennon ÁM, Attin T, Buchalla W. Quantity of
remaining bacteria and cavity size after excavation
with face, caries detector dye and conventional
excavation ın vitro. Oper Dent 2007;32:236-41.
65. Lai G, Zhu L, Xu X, Kunzelmann KH. An in vitro
comparison of fluorescence-aided caries
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
133
excavation and conventional excavation by
microhardness testing. Clin Oral Invest 2014; 18:
599-605.
66. Ganter P, Al-Ahmad A,Wrbas KT, Hellwig E,
Altenburger MJ. The use of computer-assisted
FACE for minimal-invasive caries excavation. Clin
Oral Invest 2014; 18:745-51.
67. Dinç G. Kavite dezenfektanlarının antibakteriyel
özellikleri, bağlanma dayanımı ve mikrosızıntı
üzerine etkileri (derleme). Atatürk Üniv DiĢ Hek
Fak Derg 2012;6:66-75.
68. Tüzüner T, Ulusoy AT, Baygin Ö, Yahyaoğlu G,
Yalçın Ġ. Kavite dezenfeksiyonu amacı ile
kullanılabilen ticari antibakteriyel jellerin
mikrogerilme bağlanma dayanımı üzerine
etkinliklerinin değerlendirilmesi. Cumhuriyet Dent J
2012;15:288-96.
69. Prabhakar AR, Karuna YM, Yavagal C, Deepak BM.
Cavity disinfection in minimally invasive dentistry -
comparative evaluation of Aloe vera and propolis:
A randomized clinical trial. Contemp Clin Dent
2015; 6:S24-S31.
70. Matthijs S, Adriaens PA. Clorhexidine varnishes: a
review. J Clin Periodontol 2002;29:1-8.
71. Özel E, Yurdagüven H, Say EC, Kocagöz S. Fosforik
asit ve dezenfektan solüsyonların Streptococcus
Mutans’a karĢı antibakteriyel etkisinin saptanması.
Hacettepe DiĢ Hek Fak Derg 2005;29:8-14.
72. Türkün M, Türkün ġL, AteĢ M. Antibacterial activity
of cavity disinfectants. Balk J Stom 2004;8:214-9.
73. Türkün M, Türkün ġL, Ergücü Z, AteĢ M. Is an
antibacterial adhesive system more effective than
cavity disinfectants? Am J Dent 2006;19:166-70.
74. Arslan S, Yazıcı AR, Görücü J. Comparison of the
effects of Er, Cr: YSGG laser and different cavity
disinfection agents on microleakage of current
adhesives. Lasers Med Sci 2012;27:805-11.
75. Hardy L, Amir A. Comprehensive Preventive
Dentistry; Ozone in the prevention of dental
diseases. 1 ed. Wiley- Blackwell, Iowa, ABD; West
Sussex: 2012. P.180-95.
76. Nagayoshi M, Fukuizumi T, Kitamura C, Yano J,
Terashita M, Nishihara T. Efficacy of ozone on
survival and permeability of oral microorganisms.
Oral Microbiol Immun. 2004;19:240-6
77. Baysan A, Whiley RA, Lynch E. Antimicrobial effect
of a novel ozone-generating device on
microorganisms associated with primary root
carious lesions in vitro. Caries Res 2000;34:498
501.
78. Knight GM, McIntyre JM, Craig GG, Mulyani, Zilm
PS. The inability of Streptococcus mutans and
Lactobacillus acidophilus to form a biofilm in vitro
on dentine pretreated with ozone. Aust Dent J
2008;53:349-53.
79. Polydorou O, Pelz K, Hahn P. Antibacterials effect
on an ozone device and its comparison with two
dentin bonding systems. Eur J Oral Sci
2006;114:349-53.
80. Johansson E, Claesson R, van Dijken JW.
Antibacterial effect of ozone on cariogenic bacterial
species. J Dent 2009;37:449-53.
81. Parker S. Low-level laser use in dentistry. Br Dent J
2007;202:131-8.
82. Siquiera Jr JF, Roças IN. Optimising single-visit
disinfection with supplementary approaches: A
request for predictability. Aust Endod J
2011;37:92-8.
83. Burns T, Wilson M, Pearson GJ. Sensitisation of
cariogenic bacteria to killing by light from a
helium-neon laser. JMM 1993;38:401-5.
84. Wilson M, Dobson J, Harvey W. Sensitization of
oral bacteria to killing by low-power laser radiation.
Curr Microbiol 1992;25:77-81.
85. Bergmans L, Moisiadis P, Huybrechts B, Van
Meerbeek B, Quirynen M, Lambrechts P. Effect of
photo-activated disinfection on endodontic
pathogens ex vivo. Int Endod J 2008;41:227-39.
86. Bonsor S, Nichol R, Reid TMS, Pearson GJ.
Microbiological evaluation of photo-activated
disinfection in endodontics (an in vivo study). Br
Dent J 2006;200:337-41.
87. Williams JA, Pearson GJ, Colles MJ, Wison M. The
photo-activated antibacterial action of toluidine
blue O in a collagen matrix and in carious dentine.
Caries Res 2004;38:530-6.
88. Pagonis TC, Chen J, Fontana CR, Devalapally H,
Ruggiero K, Song X ve ark. Nano-particle based
endodontic antimicrobial photodynamic therapy. J
Endod 2010;36:322-38.
89. Qureshi A, Soujanya E, Nandakumar, Pratapkumar,
Sambashivarao. Recent advances in pulp capping
materials: an overview. JCDR 2014;8:316-321.
90. Komabayashi T, Zhu Q. Innovative endodontic
therapy for anti-inflammatory direct pulp capping
of permanent teet with a mature apex. Oral Surg
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
134
Oral Med Oral Pathol Oral Radiol Endod
2010;109:e75-e81.
91. Ricketts D. Management of the deep carious lesion
and the vital pulp dentine complex. Br Dent J
2001;191:606-10.
92. Miyashita H, Worthington HV, Qualtrough A,
Plasschaert A. Pulp management for caries in
adults: maintaining pulp vitality (review). CDSR
2012;4:1-21.
93. Ricketts D, Kidd E, Innes NPT, Clarkson JE.
Complete or ultraconservative removal of decayed
tissue in unfilled teeth (review). CDSR 2008;4:1-
16.
94. Hülsmann M, Schafer E. Endodontide problemler
etiyoloji, tanı ve tedavi. 2007 1 ed.(ġen BH Çev.)
Quintessence Yayıncılık Tanıtım Paz. ve DıĢ. Tic.
Ltd. ġti.,Ümraniye, Ġstanbul. 2014. p. 341,342.
95. Yıkılgan Ġ, Bala O. Endodontik tedavi görmüĢ
diĢlerin konservatif restorasyonları. GÜ DiĢ Hek Fak
Derg 2013;30:44-8.
96. Handelman SL, Buonocore MG, Heseck DJ. A
preliminary report on the effect of fissure sealant
on bacteria in dental caries. J Prosthet Dent
1972;27:3902.
97. Handelman SL, Wasburn F, Wopperer P. Two-year
report of sealant effect on bacteria in dental caries.
JADA 1976;93:96770.
98. Going RE, Loesche WJ, Grainger DA, Syed SA. The
viability of microorganisms in carious lesions five
years after covering with a fissure sealant JADA
1978;97:455-62.
99. Borges BCD, Campos GBP, Silveira ADS, Lima KC,
Pinherio IVA. Efficacy of a pit and fissure sealant in
arresting dentin non-cavitated caries: a 1-year
follow-up, randomized, single-blind, controlled
clinical trial. Am J Dent 2010;23:311-6.
100. Borges BCD, Borges JS, Braz R, Montes
MAJR, Pinherio IVA. Arrest of non-cavitated
dentinal occlusal caries by sealing pits and
fissures: a 36-month, randomised controlled
clinical trial. IDJ 2012;62:251-5.
101. Hesse D, Bonifacio CC, Mendes FM, Braga
MM, Imparato JCP, Raggio DP. Sealing versus
partial caries removal in primary molars: a
randomized clinical trial. BMC Oral Health 2014;
14: 58.
102. Innes NPT, Evans DJP. Modern approaches to
caries management of the primary dentition. Br
Dent J 2013;214:559-566.
103. Innes NPT, Evans DJP, Stirrups DR. The Hall
Technique; a randomized controlled clinical trial of
a novel method of managing carious primary
molars in general dental practice: acceptability of
the technique and outcomes at 23 months. BMC
Oral Health 2007;7:1-21.
104. Innes NPT, Evans DJP, Stirrups DR. Sealing
caries in primary molars: randomized control trial,
5 year results. J Dent Res 2011;90:140510.
105. Frencken JE, Peters MC, Manton DJ, Leal SC,
Gordan VV, Eden E. Minimal Intervention Dentistry
(MID) for managing dental caries a review. Int
Dent J 2012;62:223-43.
106. Santamaria RM, Innes NPT, Machıulskıene V,
Evans DJP, Alkılzy M, Splıeth CH. Acceptability of
different caries management methods for primary
molars in a RC. IAPD 2015;25: 9-17.
107. Handelman SL, Leverett DH, Espeland M,
Curzon J. Retantion of sealents over carious and
sound tooth surfaces. Community Dent Oral
Epidemiol 1987;15:1-5.
108. Mertz-Fairhurst EJ, Adair SM, Sams DR, Curtis
JR JW, Ergle JW, Hawkins KI Mackert JR Jr ve
ark. Cariostatic and ultraconservative sealed
restorations: nine-year results among children and
adults. ASDC J Dent Child 1995;62:97-107.
109. Ribeiro CCC, Lula ECO, Costa RCN, Nunes
AMM. Rationale for the partial removal of carious
tissue in primary teeth. Pediatr Dent 2012;34:39-
41.
110. Leda L, Azevedo TD, Pimentel PA, de Toledo
OA, Bezerra AC. Dentin optical density in molars
subjected to partial carious dentin removal. J Clin
Pediatr Dent 2015;5:452-7.
111. Massara MLA, Bönecker M. Modified ART:
Why not?. Braz Oral Res 2012;26:187-9.
112. Singhal DP, Acharya S, Thakur AS.
Microbiological analysis after complete or partial
removal of carious dentin using two different
techniques in primary teeth: A randomized clinical
trial. Dent Res J (Isfahan) 2016;13:30-7.
113. Maltz M, Henz SL, Oliveira EF, Jardim JJ.
Conventional caries removal and sealed caries in
permanent teeth: A microbiological evaluation. J
Dent 2012;40:776-82.
114. Mandari GJ, Truin GJ, van’t Hof MA, Frencken
JE. Effectiveness of three minimal intervention
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
135
approaches for managing dental caries: survival of
restorations after 2 years. Caries Res 2001;35:90-
4.
115. Molina GF, Faulks D, Frencken J.
Acceptability, feasibility and perceived satisfaction
of the use of the atraumatic restorative treatment
approach for people with disability. Braz Oral Res
2015;29:1-9.
116. Arrow P, Klobas E. Minimum intervention
dentistry approach to managing early childhood
caries: a randomized control trial. Community Dent
Oral Epidemiol 2015;43:51120.
117. Mata C, Allen PF, McKenna G, Cronin M,
O’Mahony D, Woods N. Two year survival of ART
restorations placed in elderly patient: A
randomised controlled clinical trial. J Dent
2015;43:405-11.
118. Mata C, Cronin M, O’Mahony D, McKenna G,
Woods N, Allen PF. Subjective impact of minimally
invasive dentistry in the oral health of older
patients. Clin Oral Invest 2015; 19:681-7.
119. Banava S, Safaie Yazdi M, Safaie Yazdi M. A
30-month follow-up stepwise excavation without
re-entry with three different biomaterials: a case
report. JIDA 2013;25:204-9.
120. Hayashi M, Fujitani M, Yamaki C, Momoi Y.
Ways of enhancing pulp preservation by stepwise
excavation- a systematic review. J Dent
2011;39:95-107.
121. Monari V, Lima Arsati YBO, Rodrigues JA.
Avoiding pulp exposure in deep caries lesions:
stepwise excavation technique. Rev Gaúcha
Odontol 2011;59:633-8
122. Pinto AS, de Araújo FB, Franzon R, Figueiredo
MC, Henz S, García-Godoy F ve ark. Clinical and
microbiological effect of calcium hydroxide
protection in indirect pulp capping in primary
teeth. Am J Dent 2006;19:382-6.
123. Riberio CC, Baratieri LN, Perdigão J, Baratieri
NM, Ritter AV. A clinical, radiographic, and
scanning electron microscopic evaluation of
adhesive restorations on carious dentin in primary
teeth. QI 1999;30:591-9.
124. Lula ECO, Monteiro-Neto V, Alves CMC,
Ribeiro CCC. Microbiological Analysis after
complete od partial removal of carious dentin in
primary teeth: a randomized clinical trial. Caries
Res 2009;43:354-8.
125. Thompson V, Craig RG, Curro FA, Green WS,
Ship JA. Treatment of deep carious lesions by
complete excavation or partial removal: A critical
review. JADA 2008;139:705-12.
126. Maltz M, Oliviera EF, Fontanella V, Carminatti
G. Deep caries lesions after ıncomplete dentine
caries removal: 40-month follow-up study. Caries
Res 2007;41:493-6.
127. Oliviera EF, Carminatti G, Fontanella V, Maltz
M. The monitoring of deep caries lesions after
incomplete dentine caries removal: reults after 14-
18 months. Clin Oral Invest 2006;10:134-9.
128. Schwendicke F, Meyer- Lueckel H, Dörfer C,
Paris S. Failure of incompletely excavated teeth- a
systematic review. J Dent 2013;41:569-80.
129. Lima FF, Pascotto RC, Benetti AR. Stepwise
excavation in a permanent molar: 17-year follow
up. Oper Dent 2010;35:482-6.
130. Bjorndal L, Reit C, Bruun G, Markvart M,
Kjældgaard M, Nasman P. Treatment of deep
caries lesions in adults: randomized clinical trials
comparing stepwise vs. Direct complete
excavation, and direct pulp capping vs. partial
pulpotomy. Eur J Oral Sci 2010;118:290-7.
131. Hevinga MA, Opdam NJ, Frencken JE, Truin
GJ, Huysmans MCDNJM. Does incomplete caries
removal reduce strength of restored teeth? J Dent
Res 2010;89:1270-5.
132. Ricketts D, Lamont T, Innes NPT, Kidd E,
Clarkson JE. Operative caries management in
adults and children (Review). CDSR 2013;3:1-52.
133. Bjorndal L, Thylstrup A. A practise-based
study on stepwise excavation of deep carious
lesions in permanent teeth: A 1-year follow-up
study. Community Dent Oral Epidemiol
1998;26:122-8.
134. Doi J, Itota T, Torii Y, Nakabo S, Yoshiyama
M. Micro-tensile bond strength of self-etching
primer adhesive systems to human coronal carious
dentin. J Oral Rehabil 2004;31:1023-8.
135. Doi J, Itota T, Yoshiyama M, Tay FR, Pashley
DH. Bonding to root caries by a self-etching
adhesive system containing MDPB. Am J Dent
2004;17:89-93.
136. Kimochi T, Yoshiyama M, Urayama A.
Adhesion of a new commercial self-etching/ self-
priming bonding resin to human caries-infected
dentin. Dent Mater J 1999;18:437-43.
Atatürk Üniv. DiĢ Hek. Fak. Derg. HACIOĞULLARI, ULUSOY
J Dent Fac Atatürk Uni CENGĠZ
Supplement: 16, Yıl: 2016,Sayfa : 120-136
136
137. Yoshiyama M, Tay FR, Doi J, Nishitani Y,
Yamada T, Itou K ve ark. Bonding of self-etch and
total-etch adhesives to carious dentin. J Dent Res
2002;81:556-60.
138. Yoshiyama M, Tay FR, Torii Y, Nishitani Y, Doi
J, Itou K ve ark. Resin adhesion to carious dentin.
Am J Den 2003;16:47-52.
139. Yoshiyama M, Doi J, Nishitani Y, Itota T, Tay
FR, Carvalho RM ve ark. Bonding ability of
adhesive resins to caries-affected and caries-
infected dentin. J Appl Oral Sci 2004;12:171-176.
140. Maltz M, Moura MS, Jardim JJ, Marques C, de
Paula LM, Mestrinho HD. Partial Caries Removal in
Deep Lesions: 19-30 months follow-up study. Rev
Fac Odontol 2010;51:20-3.
141. Maltz M, Garcia R, Jardim JJ, de Paula LM,
Yamaguti PM, Moura MS ve ark. Randomized trial
of partial vs. Stepwise caries removal: 3-year
follow-up. J Dent Res 2012;91:1026-31.
142. Maltz M, Jardim JJ, Mestrinho HD, Yamaguti
PM, Podestá K, Moura MS ve ark. Partial removal
of carious dentine: a multicenter randomized
controlled trial and 18-month follow-up results.
Caries Res 2013;47:103-9.
143. Fusayama T. Indications for self-cured and
light-cured adhesive composite resins. J Prosthet
Dent 1992;67:46-51.
144. Kanca J3, Suh BI. Pulse activation: reducing
resin-based composite contraction stresses at the
enamel cavosurface margins. Am J Dent
1999;12:107-12.
YazıĢma Adresi
Dt. Ġzgen Hacıoğulları:
Yakın Doğu Üniversitesi
DiĢ Hekimliği Fakültesi
Restoratif DiĢ Tedavisi Anabilim Dalı
LefkoĢa-K.K.T.C., tel:
05428720987/05338315945, faks:
03926802025,
e-posta: izgen96h@gmail.com,
izgen.haciogullari@neu.edu.tr
... Forever Bright is an example for the products in clinical use. 15,18 As a result of in vivo and in vitro studies, anti-inflammatory, antibacterial, immune-enhancing, antioxidant and hypoglycemic effects of aloe vera gel have been reported within the pharmacological usage areas. 18 ...
... Propolis causes destruction in bacterial cell walls and cytoplasm, prevents bacterial adhesion by inhibition of glycosyltransferase enzyme and inhibits bacterial cell division. 15 Its caries preventive and anti-plaque effect is also reported. It is said to do this by two mechanisms, by its antimicrobial effect against cariogenic bacteria and by inhibiting gluxyltrasferase enzyme activity. ...
... The name of the ozone product used in the clinic is Healozone. 15 Ozone is used for various purposes in the field of dentistry; biofilm cleaning, periodontal pocket and bone disinfection, bleaching, prevention of dental caries, endodontic treatment, tooth extraction, tooth sensitivity, temporomandibular joint treatment, gingival recession, pain control, infection control, delayed healing, tissue regeneration, control of bad breath, remineralization of tooth surface and tooth. Ozone transforms the microbial flora consisting of acidogenic and aciduric microorganisms into normal oral flora and provides the remineralization process by diffusion of calcium, phosphate and fluorine ions into the caries lesion. ...
Article
Full-text available
Objective: This review aims to assess the efficacy of various materials and systems, including Chlorhexidine Digluconate, Benzalkonium Chloride, Hydrogen Peroxide, Sodium Hypochlorite, Iodine, Aloe Vera, Hyaluronic Acid, Propolis, Ozone, Photoactivated Disinfection, Lasers, and Antibacterial Dentin Adhesives, in cavity disinfection. Methods: A comprehensive review of literature and studies was conducted to evaluate the effectiveness of the mentioned materials and systems for cavity disinfection. Results: The review revealed diverse effects of Chlorhexidine Digluconate, Benzalkonium Chloride, Hydrogen Peroxide, Sodium Hypochlorite, Iodine, Aloe Vera, Hyaluronic Acid, Propolis, Ozone, Photoactivated Disinfection, Lasers, and Antibacterial Dentin Adhesives on cavity disinfection. The findings highlight the potential of these agents and technologies in enhancing disinfection protocols in dental practice. Conclusion: This review underscores the importance of exploring various materials and systems for cavity disinfection to improve dental treatment outcomes. Further research and clinical trials are warranted to validate the efficacy and safety of these agents and technologies in dental settings. Keywords: Cavity disinfectants, lasers, ozone, hyaluronic acid, propolis Main Points: Dental caries is the most prevalent pathology in the oral cavity, affecting most of the world population. Caries results from the interaction between dental structure and microbial biofilm, highly organized and formed on its surface, being characterized by the alternating phenomena of demineralization and remineralization. Cavity disinfection is known as cleaning the dental cavity with antimicrobial agents before the use of adhesive systems, making it as innocuous as possible.
Article
Full-text available
The aim of this multicenter randomized controlled clinical trial was to evaluate the effectiveness of partial caries removal followed by restoration in a single session (PDR) for deep caries lesions in Brazil (Porto Alegre and Brasilia) after 2-year follow-up. Inclusion criteria: patients with ≥ six years old presenting permanent molars with primary deep lesion, absence of periapical alterations, pulp sensitivity, absence of spontaneous pain and negative percussion test. The subjects were randomly assigned to test group - PDR, or control group - stepwise excavation (SW). SW consisted of partial removal of carious dentine, indirect pulp capping with calcium hydroxide cement, temporary filling, cavity re-opening after 60 days, removal of the remaining soft carious dentine and filling. Each group was divided according to the filling material: amalgam or resin. Clinical and radiographic evaluations were performed in annual basis. The outcomes were considered as pulp sensibility to cold test and absence of periapical alterations. There were performed 299 treatments, 153 PDR and 146 SW. There were no differences between the groups regarding baseline characteristics. After 2 years of follow-up, 204 restorations were evaluated and the therapy survival rates of PDR and SW were 95.45% and 80.85%, respectively (p=0.001). Reasons for failure: pulpitis, osteitis, hyperemia, necrosis, extraction and restoration fracture.. None variable was significantly associated with the outcome. From these results, it is possible to conclude that the PDR is a more successful treatment than SW. (Registration number at www.clinicaltrials.gov NCT00887952).
Article
Full-text available
Unmet caries treatment need is prevalent among people with disability, partly due to difficulties cooperating with conventional dental treatment. This study compared Atraumatic Restorative Treatment (ART) with conventional restorative treatment (CRT) in the clinic and under general anaesthesia (GA), in terms of feasibility, acceptability and respondent satisfaction in patients referred for special care dentistry. Patients referred for dental restorative care were treated using either ART or CRT approach. Acceptance, feasibility and level of satisfaction with the treatment provided were assessed. ANOVA with Bonferroni correction and Chi-square tests investigated differences in age, gender and Visual Analogue Scale satisfaction scores. A total of 66 patients (mean 13.6 ± 7.8 years) were included and 43 respondents chose ART. ART was feasible for 47 patients, with optimal placement of restorations for 79% of all patients receiving ART. CRT in the clinic was chosen by 15 respondents and was feasible for 5 (33%). Local anaesthesia was required for 4 of the 47 patients receiving ART and for 3 of the 5 patients receiving CRT in the clinic. Neither ART nor CRT could be performed in the clinic for 14 patients who were treated under GA (21%). Respondent satisfaction was higher for those receiving ART than CRT (in the clinic and under GA). It was concluded that ART is a satisfactory, feasible, acceptable and effective approach to restorative dental treatment in patients with disability who have difficulty coping with conventional treatment. More research is now required to confirm these results in a larger study population.
Article
Full-text available
To compare the three different methods of caries removal, conventional method using Airotor and chemomechanical method using Carisolv and Papacarie. The patients with multiple carious teeth were selected either in the deciduous dentition or mixed dentition. Ninety primary molars were selected from 30 children (10 males and 20 females) between the age group 6 and 9 years. After caries excavation, cavities were evaluated for caries removal or clinical efficacy by the tactile and visual criteria, microbiological efficacy, time taken for the procedure. Patient acceptability toward the treatment was also checked with the help of a visual analog scale (VAS). The observations thus obtained were subjected to statistical analysis using analysis of variance (ANOVA), Mann-Whitney U-test and Kruskal-Wallis test. The clinical efficacy of caries removal was highest with Airotor while the microbiological efficacy of caries removal was almost comparable with Airotor, Carisolv and Papacarie caries removal methods. The time taken to remove caries by Airotor method was observed to be least while the patient acceptance was found to be highest with Papacarie method. How to cite this article: Chowdhry S, Saha S, Samadi F, Jaiswal JN, Garg A, Chowdhry P. Recent vs Conventional Methods of Caries Removal: A Comparative in vivo Study in Pediatric Patients. Int J Clin Pediatr Dent 2015;8(1):6-11.
Article
Full-text available
Considering the improvement of biomaterials that facilitate atraumatic restorative techniques in dentistry, a papain-based gel can be used in the chemomechanical removal of decayed dental tissue. However, there is no information regarding the influence of this gel on the structure of sound collagen. The aim of the present study was to investigate the adsorption of a papain-based gel (Papacarie(TM)) to collagen and determine collagen integrity after treatment. A pilot study was first performed with 10 samples of type I collagen membrane obtained from bovine Achilles deep tendon to compare the influence of hydration (Milli-Q water) on infrared bands of collagen. In a further experiment, 10 samples of type I collagen membrane were used to evaluate the effects of Papacarie(TM) on the collagen microstructure. All analyses were performed using the attenuated total reflectance technique of Fourier transform infrared (ATR-FTIR). The results demonstrated that the application of Papacarie(TM) does not lead to the degradation of collagen and this product can be safely used in minimally invasive dentistry. As the integrity of sound collagen is preserved after the application of the papain-based gel, this product is indicated for the selective removal of infected dentin, leaving the affected dentin intact and capable of re-mineralization.
Article
Full-text available
Dentin hypersensitivity has been defined as the short, sharp and severe pain arising from exposed dentin in response to thermal, evaporative, tactile, electrical, chemical or osmotic stimuli. Various theories about pain mechanism of dentin hypersensitivity have been reported but none of the pain mechanisms has not been proved yet. The epidemiological research reported various prevelances about dentin hyper-sensitivity and day after day it is increasing. The aetiology of dentin hypersensitivity is multifactorial. Diagnosis is difficult. Different materials and methods have been used for the treatment of dentin hypersensitivity but a gold standart for treatment has not been found yet. The definition, theories about pain mechanisms, aetiology and risk factors, diagnosis and treatment of dentin hypersensitivity will be discussed in this review. Keywords: Pain Mechanism, Dentin Hypersensitivity, Aetiology, Treatment
Book
Comprehensive Preventive Dentistry provides one user-friendly resource that brings together information on the scientific basis and clinical practice of all aspects of preventive dentistry. This thorough and all-encompassing resource offers techniques and strategies for maintaining excellent oral health in patients through a regimen of preventive measures. Comprehensive Preventive Dentistry is grounded in a patient-centered, pre-emptive, and minimally invasive philosophy. The book begins by covering individual diseases, such as caries, periodontitis, and oral cancer, as well as therapies (sealants, fluoride) and other relevant conditions (toothwear, hypersensitivity). Additionally, concepts such as the role of diet and nutrition in oral health are discussed. Also covered are oral care products and new techological developments in caries diagnosis and risk assessment, periodontal disease and oral cancer, as well as new developments in home care products. A valuable and comprehensive companion that will appeal to dentists and dental hygienists, this helpful new book provides its readers with one authoritative resource that offers a reliable and helpful companion to practicing preventive dentistry.
Article
Aim: This study aimed to evaluate changes in the optical density of dentin in primary molars with deep caries three to six months after they were subjected to partial carious dentin removal. Study design: This was a blind controlled, clinical therapy study. Standardized digitalized bitewing radiographs of 42 teeth were analyzed using Adobe Photoshop® to quantitatively determine the gray scale of the affected dentin beneath the restoration, in comparison with healthy dentin. A mixed-effects model was used for statistical analysis. The gray tone level was considered a dependent variable; the tooth region and the time, in addition to the interaction between them, were the independent variables. Values of p < 0.05 were significant. Results: During the interval between time zero and three months, the gray tone levels of affected dentin varied from 80.99 ± 3.17 to 98.57 ± 3.17; i.e., an estimated increase of 18 (p < 0.0001). The values for healthy dentin ranged from 118.22 ± 3.17 to 122.02 ± 3.17; i.e., a mean increase of four in the gray tone levels (p = 0.0003). During the interval between three and six months, both healthy and affected dentin showed similar behavior (98.57 ± 3.17 to 103.32 ± 3.20 and 122.02 ± 3.7 to 126.56 ± 3.20, respectively) (p = 0.0001). Conclusions: Significant increments were observed in the optical density of the affected dentin after three months compared to that of healthy dentin in primary molars treated using the partial carious dentin removal technique.
Article
The aim of this review was to assess the methodologies used in previously published prospective randomized clinical trials on chemomechanical caries removal and to conduct a meta-analysis to quantify the differences in the excavation time between chemomechanical and conventional caries removal methods. An electronic search was performed using Scopus, PubMed, EBSCO host, and Cochrane Library databases. The following categories were excluded during the assessment process: non-English studies published before 2000, animal studies, review articles, laboratory studies, case reports, and nonrandomized or retrospective clinical trials. The methodologies of the selected clinical trials were assessed. Furthermore, the reviewed clinical trials were subjected to meta-analysis for quantifying the differences in excavation time between the chemomechanical and the conventional caries removal techniques. Only 19 randomized clinical trials fit the inclusion criteria of this systematic review. None of the 19 reviewed trials completely fulfilled Delphi's ideal criteria for quality assessment of randomized clinical trials. The meta-analysis results revealed that the shortest mean excavation time was recorded for rotary caries excavation (2.99±0.001 minutes), followed by the enzyme-based chemomechanical caries removal method (6.36±0.08 minutes) and the the hand excavation method (atraumatic restorative technique; 6.98±0.17 minutes). The longest caries excavation time was recorded for the sodium hypochlorite-based chemomechanical caries removal method (8.12±0.02 minutes). It was found that none of the current reviewed trials fulfilled all the ideal requirements of clinical trials. Furthermore, the current scientific evidence shows that the sodium hypochlorite-based (Carisolv) chemomechanical caries removal method was more time consuming when compared to the enzyme-based (Papacarie) chemomechanical and the conventional caries removal methods. Further prospective randomized controlled clinical trials evaluating the long-term follow-up of papain-treated permanent teeth are needed.
Article
A pragmatic randomized control trial was undertaken to compare the minimum intervention dentistry (MID) approach, based on the atraumatic restorative treatment procedures (MID-ART: Test), against the standard care approach (Control) to treat early childhood caries in a primary care setting. Consenting parent/child dyads were allocated to the Test or Control group using stratified block randomization. Inclusion and exclusion criteria were applied. Participants were examined at baseline and at follow-up by two calibrated examiners blind to group allocation status (κ = 0.77), and parents completed a questionnaire at baseline and follow-up. Dental therapists trained in MID-ART provided treatment to the Test group and dentists treated the Control group using standard approaches. The primary outcome of interest was the number of children who were referred for specialist pediatric care. Secondary outcomes were the number of teeth treated, changes in child oral health-related quality of life and dental anxiety and parental perceptions of care received. Data were analyzed on an intention to treat basis; risk ratio for referral for specialist care, test of proportions, Wilcoxon rank test and logistic regression were used. Three hundred and seventy parents/carers were initially screened; 273 children were examined at baseline and 254 were randomized (Test = 127; Control = 127): mean age = 3.8 years, SD 0.90; 59% male, mean dmft = 4.9, SD 4.0. There was no statistically significant difference in age, sex, baseline caries experience or child oral health-related quality of life between the Test and Control group. At follow-up (mean interval 11.4 months, SD 3.1 months), 220 children were examined: Test = 115, Control = 105. Case-notes review of 231 children showed Test = 6 (5%) and Control = 53 (49%) were referred for specialist care, P < 0.0001. More teeth were filled in the Test group (mean = 2.93, SD 2.48) than in the Control group (mean = 1.54, SD 2.20), Wilcoxon's test, P < 0.0001. Logistic regression, after controlling for age and baseline caries experience, showed a higher risk of referral by allocation to control group, OR 32.6, 95% CI 10.8-98.4, P < 0.0001. The MID-ART approach reduced significantly the likelihood of referral for specialist care, and more children and teeth were provided with treatment. © 2015 John Wiley & Sons A/S. Published by John Wiley & Sons Ltd.