Günümüzde, gelişen teknolojiye bağlı olarak ortaya çıkan küreselleşmenin etkisiyle, devletlerin geleneksel yapılarında ve birbirleriyle olan her türlü ilişkilerinde değişiklikler meydana gelmektedir. Bu değişimler barış zamanında ekonomi, kültürel iletişim, eğitim, ticaret gibi pek çok konuda olmakla beraber, devletlerin ya da aktörlerin, çatışma veya savaş durumlarında da meydana gelmektedir. 21. yüzyılda, gelişen teknoloji ve bilişim sistemleri, geleneksel savaş yöntemlerini de değiştirmiş, ortaya, siber dünyada gerçekleşen yeni savaş ya da saldırı kavramları çıkmıştır. Ağlar üzerinden bilgi edinme, saldırı, zarar verme, yok etme, kontrol etme gibi yöntemlerle hedeflere savaş açılmış ya da saldırıda bulunulmuştur. Teknolojinin oldukça yaygın, ulaşılması kolay ve ucuz olması sebepleriyle bu tip saldırılar sadece devletler tarafından değil, biz-zat şahıslar tarafından yapılabilmekte; bu da bu suçların tespitini ve cezalandırılmasını zorlaştırmaktadır. Bu tip saldırıların, devlet desteği ile düşman bir aktör ya da devlete karşı işlenmesi durumu ise güncel olarak son derece ciddi ve hukuki bir zeminle çözülmesi gereken bir sorundur. Geleneksel savaşlarda olduğu gibi saldıranın aşikâr olmaması, çok farklı bölgelerden kaynaklanması, tespitinin ve kanıtlanmasının zor olması, bu suçların tanımını ve yaptırımının sağlanmasını zorlaştırmaktadır. 2007 yılında Estonya ve 2008 yılında Gürcistan'a karşı yapılan servis saldırılarının reddi (DoS), bu yeni savaş şeklinin operasyonel olduğunu ve ayrıca uluslararası hukukun siber savaş ile daha iyi bir anlayışın geliştirilmesi ihtiyacını kuvvetli bir şekilde göstermektedir. Mevcut uluslararası hukuk kurallarında geçen; saldırı, silah ve toprak gibi kavramlar siber saldırı ve savaşları açıklamaya yetmemektedir. Coğrafyacıların stratejik gerçeklikleri, gelecekteki siber çatışmalar bağ-lamındaki kararların, soyut bir şekilde tam bir izolasyon ve uluslararası kamu hukukunun hükümlerinin yorumlanmayacağını ve uygulanmayacağını dikte etmekte, siberuzayı da içeren çözümlenmemiş Jus ad bellum ve Jus in bello konuları birçok önemli kaygıya yol açmaktadır. Jus ad bellum kavramı genel olarak savaş yapma hakkıdır ve devletlerin güç kullanıp kullanamayacağı me-selesini ortaya koyan kavramdır ve jus in bello'nun uygulanması çatışmanın başlamasına bağlıdır. Jus ad bellum'un kaynağı çok daha yenidir ve B.M. Şartı'nın m. 2/4'ünde zikredilen kuvvet kullanma yasağına, söz konusu yasa-ğın istisnası olan m.51'de ifade edilen meşru müdafaa hakkına ve B.M. Şartı'nın yedinci bölümüne dayanmaktadır. Belirli eylemlerin silahlı saldırı mı veya güç kullanımı mı oluşturduğuna, nihai olarak karar veren mağdur devlet değil, asıl saldırgan devlet olacaktır; diğer bir deyişle, mağdur devletin hukuki yorumu, bu gibi eylemleri saygı duyulan hukuki sistemler ve askeri düzenlemeleri değerlendiren otoriteler, herhangi bir karşıt hukuk danışmanı yönlendirecektir.
Çalışmamızda; siber savaş, siber uzay, siber terörizm tanımı yapılacak,
siber savaş operasyonlarının öncesi ve uluslararası hukuk bağlamında gelişimine değinilecek, siber savaş operasyon silahlarından söz edilecek, saldırılarda
sivil-asker ayrımının önemine ve egemenlik söylemine değinilerek, barışı korumak adına siber savaşa başvurulmasından ve siber savaş ile casusluk ilişkisinden söz edilecektir.