Bu çalışmada, son on yılda din sosyolojisi alanında hangi yeni konu ve yöntemlerin ön plana çıktığı ve bunların toplumsal dinamikleri nasıl yansıttığı sorusuna cevap aranacaktır. Son on yılda küreselleşmenin getirdiği hızlı değişimler, iletişim araçlarındaki gelişmeler, bilgi alanındaki değişimler ve yapay zekânın yükselişi, toplum ve din arasındaki ilişkiyi önemli ölçüde etkilemektedir. Bu değişimlerin hızı, ortaya çıkardığı toplumsal etkilerin izlenmesinde zorluklar yaratmaktadır. Bu sebeple din sosyolojisinde hangi konuların ön plana çıkmaya başladığı özellikle genç araştırmacılar için önemli bir sorundur. Bu çalışmada yapay zekâ tabanlı Scite atıf veritabanı kullanılarak, son on yılda din sosyolojisinde Avrupa ve Kuzey Amerika’da İngilizce üretilen çalışmalar listelenmiş ve daha önce ele alınmamış ancak sıkça tekrar eden konular kodlanmıştır. Sonuç olarak, son on yılda dört ana kategorinin ön plana çıktığı tespit edilmiştir: a) Dijital din, b) yaşanan din, c) etnisite ve göç, d) son olarak ise dini aidiyetsizlik (din dışılık). Her kategorinin konuları, dikkatle seçilmiş makaleler aracılığıyla incelenmiş ve din sosyolojisinde yeni araştırmacılar için teorik çerçeveler ve uygulamalı araştırmalara önemli katkılar sağlanması amaçlanmıştır. Bu dört tema, çağdaş toplumda farklılaşan dini deneyimler ve dini kimliğin dönüşümüne odaklanmaktadır. “Dijital Din”, dini bireyler ile dijital medya arasındaki etkileşimi incelemekte, özellikle COVID-19 pandemisi sırasında çevrimiçi dini hizmetlere geçişin sağladığı imkanlar ve zorlukları vurgulamaktadır. Bu tema, teknolojinin yeni dini ifade biçimlerini ve dijital cemaatleşme yollarını nasıl ürettiğini, aynı zamanda dini otorite ve otantiklik konularını nasıl sorguladığını analiz etmektedir. “Yaşanan Din” kişisel ve toplumsal dini yaşamın yönlerine odaklanmakta, bireylerin dini inançları günlük rutinlerine nasıl entegre ettiğini ve kurumsal bağlamlar dışındaki dini kimliğin akışkanlığını vurgulamaktadır. “Etnisite ve Göç” teması, ırk, din ve beyaz ayrıcalığın kesiştiği noktaları araştırmakta, dini kimliğin ırksal dinamiklerle nasıl şekillendiğini ve dini topluluklar içindeki marjinal grupların karşılaştığı sistemik zorlukları incelemektedir. Son olarak, “Din Dışılık” sekülerizmin bir sonraki aşamasına işaret etmekte, dini bağlantısızlığın arkasındaki nedenleri ve bunun toplumsal sonuçlarını araştırmakta, seküler kimliklerin inşası ve sürdürülmesi ile dini kurumların ve kamu politikalarının büyüyen sekülerizme tepkilerini ele almaktadır. Bu temalar, modern dünyada din ve maneviyatın gelişen manzarasını kapsamlı bir şekilde anlamamıza yardımcı olmaktadır. Bu çalışmanın bulguları, din sosyolojisinin geleneksel temalardan uzaklaşıp post-modern çağın getirdiği mikro meseleler üzerine yöneldiğini göstermektedir. Sonuç olarak araştırma, din sosyolojisinin, devam eden zorluklar ve eleştirilere rağmen, yeni araştırma alanlarını keşfetme konusundaki direncini ve uyum yeteneğini vurgulamaktadır. Bununla birlikte geleneksel metodolojilerin hâlâ baskın olduğunu; çağdaş sosyal yapının karmaşık ve akışkan doğasını daha iyi anlamak için yeni araçların ve yöntemlerin çalışmalara dahil edilmesi gerektiğini öne sürmektedir. Bu çalışma, din sosyolojisi alanında gelecekteki teorik ve uygulamalı araştırmalar için bir temel sunmakta, ilgili alanlarda araştırmacılar, öğrenciler ve akademisyenler için değerli bilgiler sağlamaktadır. Din sosyolojisindeki son eğilimleri ve temaları analiz etmeye yönelik kapsamlı yaklaşım, alanın dinamik ve gelişen doğasını vurgulamaktadır.