ArticlePDF Available

Abstract

Kacinilmaz ve geri donulemez bir surec olarak gorulen kuresellesmenin cok yuzlu bir kavramdir ancak en onemli yuzu ekonomik ve finansal yuzudur ozellikle son 15 yilda ticaret ve sermaye akislarinda ciddi artislar ve uretimin yeri, yapisinda radikal degisiklikler gorulmustur. Dogrudan yabanci sermaye yatirimlari gecen yirmi yil icinde kuresellesmenin ve dunya ekonomisinin dikkat ceken baslica ozelligini olusturmaktadir. 1990’li yillarin basindaki kucuk bir durgunluk donemine ragmen son derece hizli bir sekilde artmistir. Bircok ulkeden, bircok sektorden cok sayidaki isletme gecmise gore cok daha artan oranda kendi ulkeleri disinda yatirima yonelmekte ve bircok ulke cokuluslu isletmeleri ulkelerine cekebilmek icin rekabet etmektedirler. Gelismekte olan cok sayida ulke dogrudan yabanci sermaye yatirimlarini sermaye kaynagi olarak gormektedir. Bu nedenle dogrudan yabanci sermaye yatirimlarini etkileyen faktorlerin incelenmesi son derece yararli olacaktir.
Ege Akademik Bakış / Ege Academic Review
9 (2) 2009: 659-675
DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARINI
ETKİLEYEN FAKTÖRLER
FACTORS AFFECTING THE FOREIGN DIRECT INVESTMENTS
Yrd. Doç. Dr. Aykan CANDEMİR, Ege Üniversitesi, İktisadi ve İdari Bilimler
Fakültesi, İşletme Bölümü, aykan.candemir@ege.edu.tr
ÖZET
Kaçınılmaz ve geri dönülemez bir süreç olarak görülen küreselleşmenin çok
yüzlü bir kavramdır ancak en önemli yüzü ekonomik ve finansal yüzüdür
özellikle son 15 yılda ticaret ve sermaye akışlarında ciddi artışlar ve üretimin
yeri, yapısında radikal değişiklikler görülmüştür. Doğrudan yabancı sermaye
yatırımları geçen yirmi yıl içinde küreselleşmenin ve dünya ekonomisinin dikkat
çeken başlıca özelliğini oluşturmaktadır. 1990’lı yılların başındaki küçük bir
durgunluk dönemine rağmen son derece hızlı bir şekilde artmıştır. Birçok
ülkeden, birçok sektörden çok sayıdaki işletme geçmişe göre çok daha artan
oranda kendi ülkeleri dışında yatırıma yönelmekte ve birçok ülke çokuluslu
işletmeleri ülkelerine çekebilmek için rekabet etmektedirler. Gelişmekte olan çok
sayıda ülke doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını sermaye kaynağı olarak
görmektedir. Bu nedenle doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını etkileyen
faktörlerin incelenmesi son derece yararlı olacaktır.
Anahtar Kelimeler: Küreselleşme, doğrudan yabancı sermaye yatırımları
ABSTRACT
Globalization is an inevitable and irreversible process, and has many faces;
however, globalization is first and foremost comprehended in economic and
financial terms. The last 15 years have witnessed dramatic increases in trade
and capital flows, as well as radical changes in the structure and location of
production. Foreign direct investment has been one of the core features of
globalization and the world economy over the past two decades. Developing
countries were starting to look to foreign direct investment as a source of
capital. For this reason it would be useful to review the factors of foreign direct
investment.
Key Words: Globalization, foreign direct investments
Aykan CANDEMİR
1. GİRİŞ
Son yüzyıl, dünya ekonomileri arasındaki bütünleşmenin artmasına sahne
olmuştur. Dünya ekonomilerinin bu bütünleşmesi öncelikle malların serbest
dolaşımı önündeki engelleri kaldırmayı amaçlamış, buna paralel olarak da
sermayenin serbest dolaşımı sağlanmaya çalışılmıştır. Böylece, ticaret ve
yatırım, ekonomik bütünleşmenin gerçekleştiği en önemli iki başrol oyuncusu
olarak ortaya çıkmıştır. İş dünyası daha önceki dönemlerde hiç olmadığı kadar
hızlı bir değişim içerisindedir. Bu hızlı değişimin altında yatan ise küreselleşme
olgusudur.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımları, ev sahibi ülkeye yaptığı katkılardan
dolayı kalkınmanın motoru olarak görülmektedir. Bu nedenle hem gelişmiş hem
de gelişmekte olan ülkeler doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını daha fazla
çekme çabasındadırlar. Bu durum ev sahibi ülkeler arasındaki rekabeti
arttırarak, doğrudan dış yatırımların ev sahibi ülkelere yönelmesinde talep
cephesi belirleyenlerinin öne çıkmasına neden olmaktadır. Ancak doğrudan
yabancı sermaye yatırımları hem ev sahibi ülkeye ilişkin talep cephesi faktörleri
hem de kaynak ülkeye ilişkin arz cephesi faktörleri tarafından belirlenmektedir.
Yani doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yapılabilmesi için kaynak ülkenin
bazı itici faktörlere, ev sahibi ülkenin de bazı çekici faktörlere sahip olması
gerekmektedir. Kaynak ülkenin itici faktörlerinden en önemlisi beklenilen karlılık
seviyesidir ancak yatırım kararı alınırken sadece karlılık seviyesini göz önüne
almak yeterli olmaz, diğer itici faktörler de dikkate alınmalıdır. Bunun yanı sıra
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının hangi ülkede yapılacağı ise ev sahibi
ülkeye ait politik, ekonomik ve yerel bazı belirleyenlere yani ülkenin çekici
faktörlerine bağlı olmaktadır.
Bu çalışmanın amacı, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yapılmasını
belirleyen faktörleri incelemek ve Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı sermaye
yatırımları için hangi faktörlerin belirleyici olarak önemli olduğunu saptamaktır.
2. DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARINI
KAYNAK ÜLKE VE EV SAHİBİ ÜLKE AÇISINDAN ETKİLEYEN
FAKTÖRLER VE EV SAHİBİ ÜLKE ÖRNEKLERİ
Bu bölümde doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yapılmasını hazırlayan ya
da hızlandıran etkenler, kaynak ülke ve ev sahibi ülke açısından
değerlendirilmektedir. Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının hem ev sahibi
ülkeye ilişkin talep cephesi faktörleri hem de kaynak ülkeye ilişkin arz cephesi
faktörleri tarafından belirlenmektedir. Yani doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının yapılabilmesi için kaynak ülkenin bazı itici faktörlere, ev sahibi
ülkenin de bazı çekici faktörlere sahip olması gerekmektedir.
3.
4. CC
660
DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
2.1. Kaynak Ülke Açısından Belirleyici Faktörler
Yabancı yatırımcıısından en önemli belirleyen ve itici faktör gelecekte
kazanılması öngörülen muhtemel kar olmaktadır. Ancak yatırım kararı alınırken
sadece karlılığın göz önünde bulundurulması da yeterli olmaz. Kaynak
ülkelerdeki kar maksimizasyonu dışındaki diğer itici faktörler; maliyetin
şürülmesi, ticaret yapılan ülkelerdeki tarife ve kotalardan kaçınma, yeni
piyasalar yaratılması ya da mevcut piyasaların korunması, monopolcü güç
yaratılması, rekabetçi gücün arttırılması ya da korunması, yatırımları uluslararası
çeşitlendirme ve de üretim esnekliğinden faydalanma isteğidir.
2.1.1. Kar Maksimizasyonu
Yatırımlarının yapılmasını sağlayan ve işletmeleri yatırıma teşvik eden en önemli
faktör kar maksimizasyonudur. Başka bir ülkede yatırımda bulunmak kararı
verilirken, en az kârlılık kadar, bu kârlılığın devamlılığı da aranmaktadır. Kârın
devamlılığını sağlayan en önemli etken ise istikrardır.
2.1.2. Maliyet Minimizasyonu
Yatırıma karar vermek için maliyet önemli bir faktördür. Yatırımın yapılmasıyla
birlikte, eğer doğrudan dış yatırımın türü satın alma ya da birleşme şeklinde değil
de yeni bir şube açma ya da yeni bir tesis kurma şeklinde ise; yeni üretim
teçhizatı, dağıtım sistemi maliyetleri gibi sabit maliyetler ortaya çıkabilir.
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeye girişiyle oluşan yüksek sabit
maliyetler, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ülkeden çıkışını
zorlaştırmaktadır. Diğer taraftan ise değişken maliyetlerinde bazışüşler
gözlemlenebilir. Bu düşüşlerin nedenleri şu şekilde sıralanabilir: ölçek
ekonomileri, ucuz işgücü, vergi farklılıklarından yararlanma, hammadde
sağlamada kolaylık ve düşük ulaşım masrafları (Dunning 1993, s. 60).
2.1.2.1. Ölçek Ekonomileri
Ölçek ekonomileri, bir işletmenin üretim hacmindeki artış nedeniyle birim
maliyetlerin düşmesi olarak tanımlanır. Ölçek ekonomileri, çıktı artarken bir
işletmenin ortalama ürün maliyetinin azalmasıdır. Bunu sağlayan olgu birim
maliyetlerin azaltılması için daha büyük bir kapasiteye sahip fabrikanın üretime
sokulmasıdır. Daha büyük fabrika, daha büyük işbölümünün oluşmasına neden
olur. Aynı şekilde pazarlama, yönetim ve finansal ölçek ekonomileri de sağlanır
(Parasız 1999, s. 281).
2.1.2.2. Ucuz İşgücü
Nüfus artışındaki hızlı artışa bağlı olarak özellikle gelişmekte olan ülkelerde,
gelişmiş ülkelere kıyasla daha ucuz emek vardır. Emeğin ucuz olması, yatırımcı
işletme maliyetlerini düşürücü bir etki yaratır. Bu şekildeki bölgeler, maliyetler
ısından nisbi çekiciliğe sahiptirler (Lal 1975, s. 34).
661
Aykan CANDEMİR
2.1.2.3. Vergilerdeki ve Yasal Mevzuattaki Farklılıklar
Vergi oranları her ülkede farklıdır ve bu farklılık doğrudan yabancı sermaye
yatırımı yapacak olan bir işletmenin kararını etkileyen önemli bir faktördür.
herhangi bir sorun (risk, istikrarsızlık vb.) yoksa vergi oranlarının düşük olduğu
ülke, yatırım yapılması için tercih edilecektir.
2.1.2.4. Hammadde Sağlanması
19. yüzyılın başlarında doğrudan yabancı sermaye yatırımları, gelişmiş ülkelerin
hammadde gereksinimlerini karşılamak amacıyla yapılmıştır (Dunning, 1970;
38). Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının bu dönemdeki amacı, maden gibi
kıymetli hammaddeleri kullanmak ve tüketim için gıda üretmektir. Hammadde
kaynakları yeryüzünde dengeli bir biçimde dağılmadığından yatırımlarının
yapılmasında kaynak zenginliği belirleyici olmaktadır (Lal 1975, s. 28).
2.1.3. Tarife ve Kotalardan Kaçınma
Ülkelerin yerli sanayiyi korumak için getirdikleri kısıtlamalar karşısında, söz
konusu ülkeye ihracat yapan işletmenin piyasayı kaybetme tehlikesi doğar. Bu
durumda tarife ve kotalardan ya da yeni korumacılık araçlarından korunmanın
en iyi yolu, doğrudan yabancı sermaye yatırımı ile söz konusu piyasada üretime
başlanmasıdır.
2.1.4. Mevcut Piyasaların Korunması ya da Yeni Piyasa Arayışı
Bir işletmenin doğrudan yabancı sermaye yatırımları yapmasının nedenlerini iki
kategoriye ayrılabilir: Saldırgan ve savunmacı doğrudan yabancı sermaye
yatırımları. Bunlardan ilki, doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapan işletmenin
rakipleri karşısında bir avantaj elde etmesini; diğeri ise rakiplerin işletme
karşısında elde edebileceği avantajlardan korunmayı amaçlar. Yatırımcı ülkelerin
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına yönelmelerinin önemli nedenlerinden
birisi, kendi ülkelerinde yatırım fırsatının az olmasıdır. Çünkü gelişmiş ülke
piyasalarında üretim yapan işletmelerin birçoğunun, piyasalardaki doygunluk ve
verimlilik artışı nedeniyle karlılıklarışştür. Yani işletmelerin, yatırımlardan
elde ettikleri gelirler azalmıştır. Kendi ülkelerinde yatırım fırsatlarının az olması,
yatırımlardan elde edilen gelirlerin düşmesi, özellikle temel endüstrilerde ileri
derecede doygunluk ve normalin üstünde kapasitelerin kar tıkanıklığı yaratması
göz önüne alınırsa doğrudan yabancı sermaye yatırımları yoluyla yeni piyasalara
ılmak, işletmelere daha yüksek kar olanakları sağlamaktadır (Özalp 1998, s.
32).
2.1.5. Monopolcü Güç Yaratılması
Sınai örgütlenme teorisine göre, rakiplerinin sahip olmadıkları üretim bilgi ve
becerilerini elinde bulunduran işletmeler dış piyasalara açılma bakımından
avantajlı durumdadır. Bu görüşe göre tüm bilgi, kaynak ve mallar tam olarak
662
DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
hareketli olsalar ve bunlara istendiği an sahip olunabilseydi, hiçbir piyasada
monopolcü yapılara rastlanmazdı. Ancak gerçek piyasalarda bu koşullar
sağlanamamaktadır. Bazı ayrıcalıkları dolayısıyla bir piyasadaki belirli işletmeler
diğerlerine göre üstünlük elde ederler. Örneğin teknolojiyi ele alınırsa, bir
teknolojiye yalnız kendisi sahip olan işletme, iç ve dış piyasalarda bu avantajını
kullanabilmektedir. Teknoloji yeni bir mal, üretim süreci, pazarlama veya
finansman yöntemi ile ilgili olabilir. Dolayısıyla bu alanlarda rakiplerine göre
üstünlüğe sahip olan bir işletme bu avantajını kullanarak uluslararası piyasalara
daha kolayca açılabilmektedir (Seyidoğlu 1994, s. 304).
2.1.6. Yatırımları Uluslararası Çeşitlendirme
Dış yatırımlar, hissedarlar açısından dolaylı olarak portfolyo çeşitlenmesi sağlar.
Üretim tek bir piyasa ile sınırlı bulunması durumunda, nakit akımları göreceli bir
istikrarsızlık gösterir. İşletme, ürün çeşitlendirmesi ile bir ölçüde dengelemeye
çalışabilir. Fakat aynı ülkedeki tüm ürünlerin satış koşullarının benzer yönde
etkilenmesi normaldir. Yani çeşitlendirme ile sistematik risk giderilemez. Oysa
işletme, üretimini uluslararası düzeyde çeşitlendirerek bu riski bir ölçüde
azaltabilir. Çünkü tüm ülke ekonomileri aynı yönde dalgalanmazlar (Seyidoğlu
1994, s. 301).
2.1.7. Rekabetçi Gücün Korunması ya da Arttırılması
Dünyada artan küreselleşme ile rekabetin önemi de artmaktadır. Zamanla
işletmeler tecrübeye dayalı teknik bilgi birikimine sahip olacaklardır. İşletmeler,
teknoloji, pazarlama ve yönetim gibi konulardaki değerli bilgilerini başka
işletmelerle paylaşmak istememektedirler (Lal 1975, s. 22). Bu nedenle yabancı
işletmeler doğrudan kontrol güçlerini korumak için doğrudan yabancı sermaye
yatırımları yoluyla piyasaya girmeyi tercih edeceklerdir. Bu işletmeler ve
benzerleri kontrol gücünü ellerinde bulundurmak istediklerinden lisans
anlaşmasına olumlu bakmamaktadırlar (Salvatore 1999, s. 350).
Rekabet gücünü arttırmanın yanı sıra, var olan rekabet gücünün kaybolmaması
için de doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapılabilir. Bu nedenle belirli bir
endüstri dalından birkaç işletme, ülke dışında doğrudan dış yatırım yaptığı
takdirde; aynı endüstrideki diğer işletmelerde rekabet imkanlarını koruyabilmek
amacıyla doğrudan dış yatırımlara yönelirler. Rakip işletmelerin savunma nitelikli
yatırımlara girişimlerinin nedenlerinden biri varolan ve gelecekte olası
piyasalarını yitirmemek, diğeri de dış yatırıma giden işletmenin farklı piyasalarda
edindiği bilgi ve deneyim nedeniyle iç piyasada üstünlük kurmasını
engellemektir (Lizondo 1995, s. 99).
2.1.8. Ulaşım ve Üretim Esnekliği
Malların dış ticaret yoluyla ihracatçıdan ithalatçıya taşınması, belli ulaşım
maliyetleri getirecektir. Bu durum özellikle birbirine coğrafi yönden uzak olan
ülkeler arasında önemli bir ticaret engeli oluşturur. Çünkü bir malın dış ticaretinin
663
Aykan CANDEMİR
yapılabilmesi ticaret öncesinde ülkeler arasındaki fiyat farkının, malı bir ülkeden
diğer ülkeye ulaştırmak için gerekli olan ulaşım maliyetinden büyük olması
şartına bağlıdır. Son dönemlerdeki hızlı teknolojik gelişmeler nedeniyle ulaşım
giderleri nispeten düşş olmasına karşın, hala önemini korumaktadır. Ulaşım
giderleri malların ülkeler arasındaki fiyatlarının farklı olmasına yani ithalatçı
ülkede mal fiyatının yükselmesine, ihracatçı ülkede de mal fiyatının düşmesine
neden olabilir. Bu durum ticareti olumsuz etkiler ve söz konusu ulaşım
maliyetinin olumsuz etkisi, doğrudan yabancı sermaye yatırımı yapılarak
aşılmaya çalışılır. Üretilen malı piyasaya taşımak, girdileri taşımaktan daha
zordur. Dolayısıyla üretimin belli bir kısmından sonraki aşamalar, genellikle de
nihai aşama malın tüketiciye ulaşabileceği yerde gerçekleştirilir (Pugelt, Lindert
2000 s. 60-78).
2.1.9. Unvanın ve Sırların Korunması
Ticari hayatta çok olumlu isim yapan işletmeler kendi ürünlerinin kalitesine ve
marka imajlarına zarar gelmemesi için, malları yurtdışında da kendileri üretmeyi
tercih edebilirler. Bu işletmeler, lisans anlaşmaları yoluyla ürünlerinin aynı
kalitede üretemeyebileceğini düşündükleri için ürünlerini yurtdışında da kendileri
üretmeyi tercih etmektedirler. Özellikle gelişmekte olan ülkeler için bu nedenden
kaynaklanan doğrudan yabancı sermaye yatırımları önemli kaynak, istihdam ve
ihracat imkanı yaratsa da yerel işletmelerle işbirliği çerçevesinde bağlantı
kurulması ve bilginin paylaşılmasıısından etkisizdir. Üretime ilişkin bilgilerde
gizliliğin önemli olduğu durumlarda, Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının
lisanslı üretime tercih edilmesi ise sırların korunması ile ilgilidir. Çünkü lisans
sahibi, bu bilgilerin dışarıya sızmasında patent sahibi kadar özen
göstermeyebilir. Özellikle yüksek teknoloji içeren yatırımlarda bu gizlilik önem
arz etmektedir (Görgün 2004, s. 7).
2.1.10. Diğer Belirleyici Faktörler
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının kaynak ülke açısından diğer belirleyici
faktörleri şöyle belirtilebilir (Kutal1982, s. 22-35).
Üretilen Malın Uluslararası Niteliği: Bazı sektörler tabiatı gereği uluslararasıdır.
Petrol ve maden istihracı gibi. Dolayısıyla bu tür sektörlerde faaliyet çokuluslu
işletmelerce yürütülmektedir.
Köken Ülkede Ücretlerin Yüksek, Diğer Sosyal Hakların Gelişmiş Olması:
Köken ülkeler gelişmiş sanayi ülkeleri olduğu için buralarda ücret maliyetleri
yüksektir. Bu nedenle rekabette avantaj sağlamak için işletmeler ücret
maliyetlerinin düşük olduğu ülkelere yönelmektedirler.
Köken Ülkenin Vergi Mevzuatı: Köken ülkede vergilerin yüksek olması,
işletmelerin faaliyetleri ulus ötesi alanlara kaydırmasına neden olmaktadır.
664
DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
Köken Ülkenin Yeniden Kolaylıklar Sağlaması: Köken ülkenin ithalatta
kolaylıklar sağlaması, yerli işletmelerin üretimlerini maliyet avantajları için
yabancı ülkede yaparak iç piyasaya satış yapmasına neden olabilmektedir.
Köken Ülkede Üretimin Daha Rasyonel İşletmecilik Uygulamasına İmkan
Vermemesi: Gerek hammaddenin köken ülkeye getirilmesi, gerekse ürünlerin
çeşitli ülkelere ihracatı sırasında oluşan maliyetler, üretimin ve satışın
hammaddelerin bulunduğu yerlerde yapılmasını daha kârlı hale
getirebilmektedir. Ayrıca çevre ile ilgili faktörler de yatırımların başka ülkelere
kaydırılmasına neden olabilmektedir.
2.2. Ev Sahibi Ülke Açısından Belirleyici Faktörler
Çokuluslu işletmelerin büyüyen önemi ve hareketliliği, sanıldığının aksine yerel
şartları değersiz hale getirmez, tam tersine daha önemli kılar. Ancak
unutmamak gerekir ki, artan özgürlük ortamı uluslararası üretimin her yere eşit
dağılacağı anlamına gelmez. Bu noktada önemli olan etkin tamamlayıcı
faktörlerin varlığıdır (UNCTAD 2001, s. 7).
Doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile ilgili belirleyici faktörler incelenirken,
ev sahibi ülkenin talep cephesi belirleyicilerini de dikkate almak gerekmektedir.
Zaten ev sahibi ülkeler, mevcut talep potansiyellerini ön plana çıkararak
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını kendilerine çekme çabasındadırlar.
(Zhang 2001, s. 252). UNCTAD 1998 yılı Dünya Yatırım Raporu’nda, doğrudan
yabancı sermaye yatırımlarınını etkileyen faktörlere ilişkin bir analiz yapmıştır.
Söz konusu belirleyicileri, üç ana başlıkta toplamıştır: Bunlar; ekonomik
faktörler, yatırım ortamına ait faktörler ve politik faktörlerdir. Ayrıca, ekonomik
faktörlerin yatırım stratejileri açısından alt başlıkları da ortaya konmuştur.
UNCTAD’ın belirtmiş olduğu faktörler tablo 1’de verilmiştir.
2.2.1. Politik Faktörler
Politik belirleyenler, doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerinde önemli
etkilere sahiptir. Başlıca politik belirleyenler siyasi ve sosyal istikrar, uluslararası
kuruluşlar, vergi politikası, liberalizasyon, ülkenin kısa ve uzun dönemli politik
rolü, ekonomik entegrasyonlara üyelik, özelleştirme politikası ve bürokratik
işlemlerdir.
665
Aykan CANDEMİR
Tablo 1. Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarını Etkileyen Faktörler (Ev Sahibi
Ülkeler)
Faktör Grupları Faktörler
I. Politik Faktörler Ekonomik, politik ve sosyal istikrar,
Yabancı yatırımlara ilişkin uluslararası anlaşmalar,
Vergi politikası,
Ticaret politikası, ticaret politikası ve DYSY tutarlılığı,
Özelleştirme politikası,
Piyasaların yapısı ve işleyişine ilişkin politikalar (özellikle;
rekabet ve işletme satın ve birleşme politikaları),
Yabancı iştiraklerin anlaşma standartları.
II. Yatırım Ortamına
İlişkin Faktörler Yatırımlarının promosyonu (ülkenin pazarlanması vb.)
Yatırım teşvikleri
Maliyetler (rüşvet, bürokratik etkinlik vb)
Yatırım sonrası hizmetler
(Yaşam kalitesi vb.) Sosyal etkenler
III.Ekonomik
Faktörler
Yatırım Stratejileri Faktörler
Pazara yönelme
Pazar büyüklüğü ve kişi başına milli
gelir.
Piyasanın büyümesi.
Bölgesel ve küresel piyasalara giriş
imkanları.
Tüketici tercihleri.
Piyasaların yapısı.
Kaynağa/stratejik
varlığa yönelme
Hammaddeler
şük ücretli vasıfsız işgücü
Vasıflı işgücü
Fiziki altyapı (havaalanları, enerji,
yollar ve telekomünikasyon)
AR-GE
Teknolojik, yenilikçi ve diğer
yaratılmış varlıklar (markalar vb.)
Etkinliğe yönelme
Kaynakların/varlıkların maliyeti ve
işgücünün verimliliği
Diğer girdilerin maliyeti (iletişim, ara
mallar,)
Bölgesel entegrasyon anlaşmasına
üyelik, ölçek ekonomisi.
Kaynak: UNCTAD, (1998), World Investment Report 1998, S: 91.
666
DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
2.2.2. Siyasi ve Sosyal İstikrar
Çoğu kez yatırımcı işletmeler tarafından yatırım karar sürecinde üzerinde en
fazla durulan konu ülkenin politik istikrarıdır. Siyasi istikrar, ülkenin politik
yaşamında aşırı dalgalanmaların olmayışını tanımlar. Kuşkusuz bu da, o
ülkedeki politik risklerin en az düzeye inişini beraberinde getirir. Yaptığı
yatırımlarının bir süre sonra millileştirilebileceği tehlikesi, yabancı sermayeye
caydırıcı bir etki yapmaktadır. İkinci grup, yatırım yapılan ülkenin ulusallaştırma
gibi yabancı yatırımcılar için tedirginlik verici gerçek ve potansiyel değişmeleri de
içerir. Devletin bu işlemi, ya potansiyel kar ya da işletmenin aynı piyasada
etkinlik gösteren diğer işletmeler ile arasındaki rekabette birtakım dezavantajlara
sahip olmasına neden olur. Diğer yandan siyasi riskler yabancı sermayeli
işletmeler için şöyle sınıflandırılabilir (Demircan 1971, s. 102):
- Tüm yabancıları etkileyen riskler,
- Belli endüstrileri ya da kişisel girişimleri etkileyen riskler.
Ülkenin politik yapısındaki değişimler, ülkelerarası anlaşmazlıklar, sosyal yapıda
ortaya çıkan bozukluklar nedeniyle beliren riskler birinci grup içinde yer alır.
İkinci grup, stratejik endüstrilere ülke vatandaşları tarafından sahip olunmasını
ve belli doğal kaynakların yine ülke tarafından kontrol edilmelerini içerir.
2.2.2.1. Vergi Politikası
Ülkelerinde uygulanan ağır vergi yükünden kurtulmaya çalışan yatırımcılar,
karlılıklarını arttırmaya çabalarlar. Bu nedenle doğrudan yabancı sermaye
yatırımları, vergi mevzuatının uygun olduğu bölgelere yönlendirilecektir.
Dolayısıyla ülkelerini doğrudan yabancı sermaye yatırımları için çekici duruma
getiren ülkeler, örneğin yerli yatırımcı ile yabancı yatırımcıya aynı vergi
politikasını uyguladığında tercih edilecektirler. Yabancı yatırımcılarla ikili vergi
anlaşmaları gibi uygulamalar da doğrudan yabancı sermaye yatırımları üzerinde
önemli bir rol oynamaktadır (Buckley and Casson 1992, s. 65-6).
2.2.2.2. Ülkenin Siyasi Rolü
Ev sahibi ülkenin dünya konjonktüründeki kısa ve uzun dönemli rolü de
doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını etkileyen başka bir faktördür. Doğrudan
yabancı sermaye yatırımları ülkelerin mevcut durumları yanında gelecekteki
konumlarına bağlı olarak da yönlenmektedirler. Herhangi bir ülkede doğrudan
yabancı sermaye yatırımlarının ilgisinin artması, dünyadaki yeni gelişmeler
içinde ilgili ülkenin de aktif olabileceği kanısının yaratılması ile de yakından
ilişkilidir. Ev sahibi ülkenin dünya konjonktüründe politik ve ekonomik olarak
oynayacağı rol ve alacağı konum doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını
etkileyen faktörler arasındadır (Zengin 2003, s. 61).
667
Aykan CANDEMİR
2.2.2.3. Ekonomik Entegrasyonlara Üyelik
Yabancı yatırımcıların bir ülkenin dünya ekonomik sistemine ve bu sistem
bünyesinde oluşturulan anlaşmalara ne ölçüde katıldığına da çok önem verdiği
söylenebilir. Bu açıdan yatırımlarını çekmekte etkili olan faktörler arasında
ekonomik entegrasyonlar da bulunmaktadır.
2.2.2.4. Özelleştirme Politikası
Yabancı sermaye yatırımları yanında özelleştirme de 1980’li yılların başından
itibaren önem kazanmış, piyasa ekonomisine geçiş sürecinde bulunan ülkelerin
geniş kapsamlı özelleştirmeye yönelmesiyle birlikte 1990 yılından itibaren önemi
daha da artmıştır. Küreselleşme süreciyle birlikte hız kazanan özelleştirme
politikaları pek çok ülkenin ekonomik gündeminde önemli bir yer tutmaktadır ve
özelleştirme politikaları doğrudan yabancı sermaye yatırımlarını çekme amacını
da taşımaktadır.
2.2.2.5. Bürokratik İşlemler
İdari işlemler de doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının gelişmekte olan
ülkelere çekilmesinde önemlidir. Bu tür işlemlerin fazla vakit alması ve ekonomik
faaliyetlerle işletme faaliyetlerini engelleyen ya da yavaş işlemesine neden olan
bürokrasi, yabancı yatırımlar için önemli bir caydırıcı faktör oluşturabilir.
2.2.3. Ekonomik Faktörler
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarında önem verilen bir başka faktör
ülkelerin içinde bulundukları ekonomik koşulladır. Bir ülkedeki piyasa büyüklüğü,
fiyat düzeyinin istikrarı, döviz kuru, dış ticarete açıklık derecesi, yurtiçi yatırımlar,
işgücü maliyeti, yatırım teşvikleri ve altyapı gibi ekonomik belirleyenler yatırımın
yapılacağı yerin seçilmesinde etkili olmaktadırlar.
2.2.3.1. Piyasa Büyüklüğü
Ev sahibi ülkenin piyasasının yeterince büyük olması durumda ülkenin bu
potansiyelinden yararlanmak amacıyla ihracat yerine ülkede doğrudan yabancı
sermaye yatırımlarının yapılması tercih edilecektir. Bir malın, bir piyasaya ihracat
yoluyla girişinin ortalama maliyetleri piyasadaki ortalama üretim maliyetini
geçtiğinde üretim, ihracat yerine doğrudan yabancı sermaye yatırımları yoluyla
yapılacaktır. Piyasanın talep potansiyelini gösteren durum ülke nüfusudur.
Ancak piyasanın hacim olarak büyüklüğünün yanı sıra piyasadaki kişi başına
şen milli gelirin de, yani tüketicilerin alım gücünün de yüksek olması
yatırımları çekici bir etken olmaktadır. Piyasa büyüklüğünün göstergesi olan
nüfusun azlığı yanında satın alma güçlerinin düşük olması piyasayı daha küçük
hale getirir. Faaliyet gösterilecek bir ülkede üretilen malları alacak kadar gelire
sahip olmayan tüketici grubunun olması doğrudan yabancı sermaye yatırım
girişini olumsuz yönde etkileyecektir (Özalp 1998, s. 180).
668
DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
2.2.3.2. Büyüme
Daha hızlı büyüyen ekonomiler, işletmelere nispi olarak daha iyi fırsatlar
sunmaktadır. Bir başka ifadeyle, daha iyi kar olanakları sağlamaktadırlar, bu
nedenle daha çekici hale gelmektedirler.
2.2.3.3. Fiyat Düzeyinin İstikrarı
Fiyat düzeyindeki istikrarsızlık hem fiyat düzeyinin düşmesi hem de fiyat
düzeyinin yükselmesi şeklinde ortaya çıkabilir. Yüksek enflasyon, ekonomide
belirsizliği ve riski arttırarak piyasa mekanizmasının etkinliğini büyük ölçüde
azaltmaktadır. Riskin artması doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının
yapılmasını azaltıcı bir faktör olabilir. Ancak doğrudan yabancı sermaye
yatırımlardan sağlanması beklenilen karlılık söz konusu riskin olumsuzluklarını
yok edecek ölçüde ise, yüksek enflasyona karşın yatırımcılar doğrudan yabancı
sermaye yatırımlarını gerçekleştirirler. Fakat genel olarak yatırımcı işletmeler,
enflasyon düzeyi düşük ve istikrarlı ülkelerde yatırım yapmayı tercih ederler.
Böylelikle yüksek enflasyonun ve istikrarsızlığın doğuracağı fiili sermaye
kayıplarına ve belirsizliğe karşı kendilerini savunmuş olurlar (Yıldırım 1999, s. 5-
6).
2.2.3.4. Döviz Kuru
Ev sahibi ülke para birimindeki bir değerlenme, bu ülkedeki tüketicilerin satın
alma gücünü yükselteceği için yerel piyasa yönlü doğrudan yabancı sermaye
yatırım girişini arttırabilir. Reel döviz kuru, refah seviyesi ve işgücü maliyetlerini
etkileyen bir değişken olduğundan ev sahibi ülkenin parasında meydana gelen
bir değer kaybı, yabancı işletmelerin refahını ve yabancıların yerli mallarına
yönelik harcamalarını arttırabilir. Buna ek olarak reel bir değer kaybı, daha ucuz
hale gelen yerli işgücüne yönelik avantaj sağlama isteği ile ülkeye sermaye
akışını arttırabilir. Çünkü karşılaştırmalı üretim maliyetleri gibi belirleyenler reel
döviz kuru seviyesi ile yakından ilişkilidir (Güngör 2002, s. 76).
2.2.3.5. Dışa Açıklık Seviyesi
Bir ülkenin dışa açıklık derecesi genellikle, dış ticaret hacmi/GSMH oranı ile
ölçülmektedir. Yatırımlarının, ticaret edilebilir sektörlere yöneldiği görüşünden
hareketle, dışa açıklık oranı yüksek olan ülkelerin daha fazla yabancı yatırım
çekeceği kabul edilmektedir (Chakrabarti 2001, s. 100).
2.2.3.6. Yurtiçi Yatırımlar
Yatırımların daha çok yapılabilmesi tasarrufların arttırılmasını zorunlu hale getirir.
Ancak gelişmekte olan ülkelerde kişi başına düşen milli gelirin düşük olması,
gelirlerin daha az bir kısmının tasarrufa ayrılmasına neden olur. Bu nedenden
ötürü yatırımlarının ülke içi kaynaklarla arttırılması zorlaşmaktadır. Doğrudan
yabancı sermaye yatırımları, ev sahibi ülkedeki yerel yatırımları olumlu ya da
669
Aykan CANDEMİR
olumsuz etkileyebilmektedirler. Dolayısıyla ülkeye gelen doğrudan yabancı
sermaye yatırımlarının yurtiçi yatırımları nasıl etkileyeceği ve yerli yatırımları
tamamlayıcı mı yoksa ikame edici mi bir özellik taşıdığı da önemlidir. Eğer
doğrudan yabancı sermaye yatırımları aynı sektörlere, aynı kaynakları kullanarak
yatırım yaptıysa ikame edici, eğer yurtiçi yatırımcının teknoloji ve sermaye
birikimi eksikliğiyle yatırım yapamadığı sektörlere yatırım yaptıysa tamamlayıcı
yatırım niteliğindedir. Ürün piyasasında çokuluslu işletmelerle rekabete girmek
isteyen yerel işletmeler yatırım yapmaktan vazgeçebilirler dolayısıyla rekabet, bir
kısım yerli işletmeyi piyasa dışına itebilir. Ya da bunun dışında çokuluslu
işletmelerin rekabeti arttırması, yerel işletmelerin daha etkin üretim teknolojilerini
benimsemelerini sağlayarak etkinlik artışına yol açabilir. Böylece dışlama etkisi
yerine çekme etkisi ortaya çıkacaktır. Çekme etkisi, yapılan yatırımın ileri ya da
geri bağlantılarının derecesine bağlı olmaktadır (UNCTAD 1999, s. 172).
2.2.3.7. İşgücü Maliyetleri
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarınının belirleyicileri arasında en tartışmalı
olanı, ücretlerdir. Ucuz işgücünün yabancı yatırımlar için bir cazibe faktöru
olduğu genel kabul gören bir görüştür. Ücretlerin yabancı yatırımları cezbetmede
etkili olamayacağını savunan görüşler de bulunmaktadır. Bu görüşlerden ilki,
ücretlerin üretim maliyetleri içindeki payının azalması üzerinde durmaktadır.
(Kotler, Jatusrpitak, and Maesincee, 2000; 183). Bundan dolayı, ücretlerin
yabancı yatırımcılar için cazibesi de gittikçe azalmaktadır. İkinci görüş ise,
yabancı yatırımlar açısından cazip olabilmesi için sadece ücretlerin değil,
verimliliğin de önemli olduğu şeklindedir. Ücret-verimlilik-doğrudan yabancı
sermaye yatırımlar zinciri için J.M.C. Rollo, “düşük ücret seviyesinde yüksek
kaliteli işgücü bulunabiliyorsa, bu yabancı sermaye için anahtar faktör olacaktır”
diyerek, konuyu özlü biçimde dile getirmiştir (Gövdere,
http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/nisan2003/yab.ser..htm# içinde,
Dobosiewicz 1992, s. 57).
2.2.3.8. Yatırım Teşvikleri
Gelişmekte olan ülkelerde merkezi planlamanın zayıflayarak piyasa
ekonomisine geçişin hızlanmasıyla birlikte teşvik politikalarının kapsamının da
daralacağı ve genel ekonomi politikası içindeki göreceli gücünün zayıflayacağı
yönünde bir gelişme beklenmekteydi. Ancak, piyasa ekonomisine sonradan
geçiş yapan bazı ülkelerin yatırım ve iş ortamıısından cazip konuma gelerek,
uluslararası alanda hareket eden doğrudan yabancı sermaye yatırımlarından
daha fazla pay almak için teşvikleri yoğun olarak kullanmaları, bu beklentileri
değiştirmiştir (Duran 2002, s. 10).
2.2.3.9. Altyapı
Ev sahibi ülkenin iletişimi, ulaşımı ve dağıtımı kolaylaştıracak gelişmiş bir
altyapısının olması, doğrudan yabancı sermaye yatırımları için bir başka önemli
belirleyici faktördür. Ülkede organize edilmiş sanayi bölgelerinin olması ve
670
DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
ulaşım ağının gelişmiş olması, yatırım kararlarını verirken etkili olmaktadır.
Bunların yanı sıra ülkede enerji ve iletişim harcamaları paylarının yüksek olması,
doğrudan yabancı sermaye yatırımları olumlu yönde etkilemektedir. Altyapıda ve
insan sermayesinde yapılan iyileştirmelere, yerel piyasa yönlü doğrudan
yabancı sermaye yatırımları daha büyük önem vermektedirler (Zhang 2001, s.
252).
2.2.4. Serbest Bölgeler
Küresel ekonomik sistemde mal ve sermayenin dolaşımından daha fazla pay
almak isteyen ülkeler yeni stratejiler geliştirmektedir. Serbest bölge
uygulamaları da bu stratejiler arasında önemli bir alternatif olarak yer almaktadır.
Günümüzde gelişmiş ülkelerde etkin ticari merkezler olarak çok önemli lojistik
işlevler üstlenen serbest bölgeler, gelişmekte olan ülkeler açısından ise
uluslararası ticaret ve yatırım olanaklarından daha etkin yararlanmak ve ilave
istihdam alanları oluşturmak için yeni fırsatların yaratıldığı bir araç olarak ön
plana çıkmaktadır. Ekonomi ve dış ticaret stratejilerinin önemli bir aracı olarak
yararlanılan serbest bölgeler, hukuki çerçevesi ülkeden ülkeye küçük
değişiklikler göstermekle beraber, esas olarak gümrük işlemlerinin askıya
alındığı ve yatırımların değişen oranlarda teşvik edildiği özel alanlar olarak
tanımlanabilir. Değişik ülkelerdeki serbest bölge uygulamaları arasında “gümrük
hattı dışında sayılma” ve “özel teşviklerin sağlanması” gibi ortak özellikler
bulunmakla beraber, ülkelerin ekonomi ve ticaret politikalarının yanı sıra, sosyal
ve siyasal durumlarına göre de bazı farklılıklar bulunabilmektedir. Serbest bölge
uygulamaları arasındaki bu farklılıklar nedeniyle serbest bölge ile ilgili
terminolojide büyük bir çeşitlilik bulunmaktadır. Halen yirmiye yakın terim
genellikle serbest bölge olarak bilinen uygulamayı tanımlamak için
kullanılmaktadır. Benzer anlamda olan bu terimlerden bazıları aşağıda verilmiştir
(Özçelik,2002, http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/ozelsayiekim/meltem.htm):
Serbest bölge
Serbest liman
Gümrüksüz bölge
İhraç ürünleri işleme bölgesi
Dış ticaret bölgesi
Serbest ekonomik bölge
Serbest üretim bölgesi
Serbest ticaret bölgesi
Endüstriyel serbest bölge
İkiz fabrika
Özel ekonomik bölge
Vergisiz ticaret bölgesi
Vergisiz bölge
Gümrüksüz havaalanı
Yabancı yatırım bölgesi
671
Aykan CANDEMİR
2.2.5. Yerel Faktörler
Yatırım yapılması beklenen ülkenin seçiminde etkili olan yerel belirleyenler,
kültürel ve psikolojik etkenler, ahlaki ve moral değerler, şeffaflık seviyesi, coğrafi
konum ve sağlam kurumsal yapıdır.
2.2.5.1. Kültürel ve Psikolojik Faktörler
Psikolojik faktörler, yabancı sermaye yatırımlarını önemli ölçüde etkilemektedir.
Bu faktörler geçmişten gelen bir takım endişelerle gelecekten kötümser sonuçlar
beklenmesine neden olmaktadır. İdeolojik cereyanlarının yabancı sermaye
konusundaki olumsuz kampanyaları da yabancı sermayeyi tedirgin etmektedir.
Bu işletmeler yatırım yapacakları ülkelerde halkın tepkisinden korktukları için
bazı projelerini azaltmışlar veya terk etmişlerdir. Kamuoyunun yabancı sermaye
konusundaki düşüncesi işletmeler için çok önemlidir (Frank 1980, s. 131). Bütün
gelişmekte olan ülkelerde görülen yabancı sermaye karşıtışünceler yeni
yatırımlardaki risk oranlarını yükseltmekte, endişe içerisinde çalışan
mevcutlarının da ülke ekonomisi ile bütünleşmesine engel olmaktadır.
2.2.5.2. Coğrafi Konum
Coğrafi yakınlık, doğrudan yabancı sermaye yatırım kararı verilirken yatırımın
yapılması için olumlu bir etkendir. Coğrafi yakınlık, Batı Avrupalı doğrudan
yabancı sermaye yatırımlarıısından önemli bir durumdur. Örneğin Orta ve
Doğu Avrupa ülkelerine (Polonya, Macaristan, Çek Cumhuriyeti) en çok Alman,
İtalyan ve Avusturyalı işletmeler yatırım yapmaktadırlar. Çünkü bu üç ülke de
coğrafi anlamda bölgeye çok yakındır. Örneğin yine ulaşım maliyetleri göz
önüne alınırsa, Meksika’da Amerikan işletmeleri Japon işletmelerine göre daha
fazla yatırım yapmaktadır (Altomonte 2000, s. 80).
2.2.5.3. Şeffaflık Seviyesi ve Yolsuzluk
Çokuluslu işletmeler, yatırım yapmayışündükleri yerlerden son derece fazla
güvence beklemektedirler. Oysa yabancı ülkelerde yapılması planlanan yatırım,
sürekli olarak bir belirsizlik taşımaktadır (Dunning 1994, s. 29).Ülke yönetiminde
şeffaflığın en az olduğu ve genel olarak yönetimde gizliliğin ve yolsuzluğun
hakim olduğu ülkeler, risk ve getirilerin önceden belirlenebilmesinde yetersiz
kalacaklardır. Bu risk ve belirsizlik ortamı, ülkenin iş ve yatırım ortamı olarak
değerlendirilmesini engelleyici bir faktör olmaktadır (Duran 2002, s. 63).
2.2.5.4. Kurumsal Yapı
Doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının geleceği açısından güvenilir
dayanaklardan biri de, sağlam bir kurumsal yapıdır. Doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının karar mekanizmasının işlemesinde çok değişik karar odaklarının
olması ve bunların arasında koordinasyon eksikliğinin bulunması bürokratik
yavaşlık doğurmakta ve doğrudan yabancı sermaye yatırımları bakımından
672
DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
caydırıcı etki yapmaktadır. Yatırım kararı alındıktan sonra işletmenin ev sahibi
ülkede kaldığı sürece tabi olacağı yasalar ve kurallar ile bunların sürekliliği ve
uluslararası işlemlere uygunluğu belirleyici faktörlerdendir. Mevzuatın sık sık
değiştirilmesi ve ekonomiyle ilgili yasaların ve kararların beklenmedik
zamanlarda değişim göstermesi, güveni zedeleyici bir faktör olmaktadır.
Mülkiyet haklarının kabulü ve korunması doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının önemli belirleyici faktörlerindendir. Doğrudan yabancı sermaye
yatırımlarının korunması bakımından sağlam bir kurumsal yapı gerekli olmakla
birlikte, daima yeterli olmayabilir. Yabancılarla yapılacak sözleşmelerden
kaynaklanacak uyuşmazlıkların ulusal yargı tarafından değil de uluslararası bir
hakem kurulu tarafından karara bağlanması daha güven vericidir (Zengin 2003,
s. 59).
4. SONUÇ
Küreselleşmeyle birlikte, ekonomi ve ticarette liberalleşme eğilimlerinin hız
kazanmasıyla, ülkeler arasındaki sermayenin serbest dolaşımı ve dolaşan
sermaye miktarı artmış, ticaret serbestleşmiş ve ticaret hacmi artmıştır. Tüm
bunlara ek olarak, sanayi faaliyetlerinin belli bir coğrafi bölgede yoğunlaşması
süreci kaybolmaya başlamış, sektörler ve işletmeler arasında hızlı gelişmeler
ortaya çıkmış, sınırlar ötesi ve işletmeler arasındaki işbirliği ve yabancı sermaye
yatırımları artmıştır.
Bu gelişmeler sonucu, ülkelerin pazarları arasındaki sınırlar neredeyse tamamen
ortadan kalkarak, tek bir dünya pazarı oluşmuş ve işletmeler da bu pazardan
pay kapmak için, birbirleriyle kıyasıya rekabet etmeye ve daha kaliteli ürünleri
daha düşük maliyetle üretebilmenin yollarını aramaya başlamışlardır. Ülkeler
rekabet güçlerini artırmada gerekli olan daha ucuz işgücü, daha ucuz
hammadde, daha uygun yasal düzenlemeler ve vergilendirme sistemini ve
şartlarını elde edebilmek için sermaye ve teknoloji transferi yoluna
gitmektedirler. Dünyada küreselleşmenin artmasıyla birlikte doğrudan yabancı
sermaye yatırımları, bugün kalkınmaya olan katkısının anlaşılmasıyla, gelişmiş
ve gelişmekte olan tüm ülkelerin ilgi odağı haline gelmiştir. Gelişmekte olan
ülkelerin en önemli sorunları sermaye ve teknoloji yetersizliğidir. Düşük satın
alma gücü ve iç tasarruflardaki eksiklikler ve döviz darboğazı yerli sanayinin
gelişimini ve rekabet gücünün artmasını engellerken, gelişmiş ülkelerin
standartlarına göre esnek mevzuat, ucuz işgücü ve diğer uygun koşullar da
yabancı sermaye için uygun bir ortam hazırlamaktadır.
Diğer taraftan, gelişmekte olan ülkelerin, kalkınmalarını gerçekleştirebilmek için,
ihtiyaç duydukları sermaye birikimini sağlamada, dış borç ya da kısa vadeli
yatırımlar yerine doğrudan yabancı sermaye yatırımlarına yönelmeleri çok daha
akılcı bir yoldur. Gerek kıt sermayenin çok sayıda ülke tarafından paylaşılmak
istenilmesi, gerekse yabancı sermayenin ülke ekonomisine ve kalkınmasına
yaptığı katkıların gün geçtikçe daha çok anlaşılmaya başlanılması nedeniyle,
ülkeler yabancı sermayeden aldıkları payı artırabilmek için, her geçen gün çok
daha cazip koşullar hazırlamaya çalışmaktadır.
673
Aykan CANDEMİR
KAYNAKÇA
Altomonte, C. (2000), “Economic Determinants and Institutional Frameworks: FDI in
Economies in Transition”, Transnational Corporations, 9 (2), (August), s.76–99.
Buckley, P. J. and Casson, M. C. (1992), “Multinational Enterprises in the World
Economy”, New Haven and London: Edward Elgar Publishing, s. 65-66
Chakrabarti A. (2001). “The Determinants of Foreign Direct Investment:
Sensitivity Analyses of Cross-Country Regressions.” KYKLOS, Vol. 54: 89-112.
Demircan D. (1971), “Türkiye’de Yabancı Sermaye”, İstanbul, Dilek Matbaası,
s.102.
Dunning, J. H. (1994), “Re-Evaluating the Benefits of FDI”, Transnational
Corporations, 3 (1), s.23–51.
Dunning, J. H. (1993) “MultinationalEnterprises and the Global Economy”. New
York: Addison-Wesley.s.60.
Dunning, J. H. (1970), “Studies in International Investment”,California, New
York: Humanities Press Inc., s.38.
Duran, M. (2002), “Türkiye’de Yatırımlara Sağlanan Teşvikler ve Etkinliği”,
Hazine Müsteşarlığı Araştırmaları, Ankara, s.10, 63.
Frank I. (1980), “Foreign Enterprise in Developing Countries”, Baltimore, The
John Hopkins University Pres. s.131.
Görgün Tuğrul (2004), “Doğrudan Yabancı Yatırımların Tarihsel Gelişimi
Çerçevesinde Yatırımların Geliştirilmesinin Etkin Kurumsal Yapılanmaları”, T.C.
Başbakanlık Dış Ticaret Müsteşarlığı İhracatı Geliştirme Etüd Merkezi,
Ankara, s. 7.
Gövdere, B. (2004), “Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımlarının Belirleyicilerinin
Günümüzdeki Geçerliliği”,
http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/nisan2003/yab.ser..htm#
Güngör, B. (2002), “Gelişmekte olan Ülkelerde UygulananYabancı Direkt
Sermaye Politikaları”, İktisat İşletme ve Finans Dergisi, Kasım, s.62–78.
Kotler,P. S.Jatusrpitak, S.Maesincee (2000). “Ulusların Pazarlanması Çev.
A.Buğdaycı”, İstanbul: T.İş Bankası Kültür Yayınları, Sosyal Felsefe Dizi: 55., s. 183.
Kutal, G. (1982), Endüstri İlişkileri Açısından Çok Uluslu Şirketler. İ. Ü. İktisat
Fakültesi Yayınları, İstanbul, s.22-35.
674
DOĞRUDAN YABANCI SERMAYE YATIRIMLARINI ETKİLEYEN FAKTÖRLER
675
Lal, D. (1975), “Appraising Foreign Investment in Developing Countries”,
London: Heinemann.s.22-34.
Lizondo, J. S. (1995), “Foreign Direct Investment”, Cambridge: M.I.T.
Press.Loungani, P. And Razın, A. (2001), “How Benefical is FDI for
Developing Countries”, Finance and Development, 38 (2), (June), s.99.
Özalp, İ. (1998), “Çok Uluslu İşletmeler: Uluslararası Yaklaşım”,1022, Anadolu
Üniversitesi Yayınları., s. 180.
Özçelik Meltem, Yadikar Bahadır, (2002) “Dünü, Bugünü Ve Geleceği İle
Serbest Bölgelerimiz”,
http://www.dtm.gov.tr/ead/DTDERGI/ozelsayiekim/meltem.htm#.
Parasız, İ. (1999), “Modern Ansiklopedik Ekonomi Sözlüğü”, Bursa: Ezgi
Kitabevi, s. 281.
Pugelt, A. T and Lindert, P. (2000), “International Economics”, McGraw-Hill, s.
60-78.
Salvatore, D. (1999), “International Economics”, New- York: Prentice-Hall., s. 350.
Seyidoğlu, Halil. (1994), “Uluslararası Finans”, Güzem Yayınları, İstanbul., s.
301-304.
UNCTAD (2001), “World Investment Report 2001”, United Nations, New York, s.7.
UNCTAD (1999), “World Investment Report 1999, Foreign Direct Investment
and the Challenge of Development”, United Nations, New York, s.172.
UNCTAD (1998), “World Investment Report 1998-Trends and Determinants”-,
UN: New York and Cenova, 1998, s.91.
Yıldırım, K. (1999), “Makro Ekonomi”, 145, Eskişehir: Eğitim Sağlık ve Bilimsel
Araştırma Çalışmaları Vakfı Yayınları, s.5-6
Zengin, A. (2003), “Türkiye Ekonomisi Açısından Doğrudan Yabancı Sermaye
Yatırımlarına İlişkin Bir Değerlendirme”, İktisat İşletme ve Finans Dergisi,
(Şubat), s.61.
Zhang, K. H. (2001) “What Explains The Boom of FDI in China”, International
Economics, 54 (2), (May), s. 252-271.
... Ülkelere giden DYY'leri etkileyen etmenler bu alanda çalışan pek çok araştırmacı için ilgi odağı olmuştur (Singh ve Jun, 1995;Bevan ve Estrin, 2000;Busse ve Hefeker, 2005;Candemir, 2009;Karoğlu, 2018). Bu çalışmanın kapsamını oluşturan DYY hareketleri incelendiğinde süreç içerisinde DYY stok ve akımlarının yıllar içerisinde arttığı görülmektedir. ...
Article
Full-text available
Ülkeler arasındaki önemli rekabet konularından birisi dünya turizminden daha yüksek oranda pay almak ve turizm yatırımlarından azami düzeyde faydalanmaktır. Bu çalışmada ülkelerin turizm alanındaki rekabetçi güçlerinin, yabancı yatırım çekme konusunda ne derece etkili olduğunun Dunning’in OLI paradigması çerçevesinde tespiti amaçlanmıştır. Bir ülkenin turizm alanındaki rekabet gücünü belirlemek için Dünya Ekonomik Forumu tarafından oluşturulan “Turizm ve Seyahat Rekabetçilik Endeksi (TSRE)”nin 4 ana kriteri (Çevresel Faktörler, Turizm Politikalarının ve Koşullarının Etkinleştirilmesi, Altyapı, Doğal ve Kültürel Kaynaklar), OLI paradigması kapsamında kavramsallaştırılan lokasyona özgü faktörler olarak ele alınarak bağımsız değişkenler belirlenmiştir. Bağımlı değişken olarak belirlenen doğrudan yabancı yatırımlar (DYY) verilerine ise UNCTAD veri tabanı kullanılarak erişilmiştir. 8 yıl ve 114 ülkeyi kapsayan zaman uzanımlı veriler panel regresyon analizi kullanılarak test edilmiştir. Elde edilen bulgular, destinasyon rekabetçiliğinin altyapı ile doğal ve kültürel kaynaklar değişkenlerinin DYY girişleri üzerinde anlamlı ve pozitif yönlü etkilere sahip olduğunu ortaya koymaktadır.
Chapter
Full-text available
Doğrudan yabancı yatırım, bir ülkeye sermaye ve üretim sürecine olumlu katkılar sunan teknoloji ve teknik bilgi gibi unsurları da götüren önemli bir uluslararası sermaye hareketi türüdür. Özellikle sermaye kıtlığı yaşadığı için yatırım yapamayan ve ekonomik büyüme sağlayamayan az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkeler için doğrudan yabancı yatırımlar önemli fırsatlar sunmaktadır. 1980’li yıllarla birlikte dünya ekonomilerinde uygulanmaya başlayan serbestleşme politikaları sonucu az gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerin küresel sermayeden yararlanma imkânı doğmuştur. Bu çerçevede söz konusu ülkeler yabancı sermayeyi ülkelerine çekebilmek için ekonomik ve hukuksal alanda çeşitli değişiklikler ve düzenlemeler yapmışlardır. Bu süreçte Türkiye de dünya konjonktürüne uygun hareket ederek 1980’li yıllarla birlikte yabancı sermayeyi çekebilmek için çeşitli politikalar yürütmüştür. Serbestleşme politikaları ile 1990’lı yılların başından itibaren Türkiye’ye yönelik doğrudan yabancı yatırım girişleri yaşanmaya başlamıştır. 1990 yılından itibaren günümüze kadar doğrudan yabancı yatırım girişlerinde dönem dönem artış ve azalışlar yaşanmış ve istikrar sağlanamamıştır. Doğrudan yabancı yatırımların bir ülkede büyüme, istihdam, ihracat gibi önemli makroekonomik göstergeleri olumlu yönde etkileyebileceği düşünüldüğünde söz konusu yatırımların ülkeye girişinin önemi ortaya çıkmaktadır. Bu noktada da doğrudan yabancı yatırım girişlerini arttırmaya yönelik politikaların tespit edilip uygulanması önem arz etmektedir. Çalışmada Türkiye’ye yönelik net doğrudan yabancı yatırım girişlerine ve net doğrudan yabancı yatırım girişlerinin gayri safi yurt içi hasıla içindeki payına ilişkin mevcut durum ortaya konulmuştur. Ayrıca Türkiye’nin de içinde olduğu G-20 ülkelerinin, dünyadaki toplam net doğrudan yabancı yatırımlardan aldıkları pay ile G-20 ülkelerine gelen toplam net doğrudan yabancı yatırımlardan almış oldukları pay ortaya konularak Türkiye’nin mevcut durumu değerlendirilmiş ve Türkiye’ye yönelik doğrudan yabancı yatırım girişlerinin arttırılmasına ilişkin politika çıkarımlarında bulunulmuştur.
Conference Paper
Full-text available
The sharing economy or collaborative economy is a new economic model that uses online platforms to share individuals’ assets, resources, time and capabilities on a scale that was not previously possible. There is no clear consensus among international economic institutions on its definition.Service providers, users and platforms that bring them together are the sides of this economy.Airbnb, Uber, Taskrabbit are the platforms created by this new economic model. The fact that the sharing economy is a functioning economy through online platforms makes it difficult to evaluate within the framework of tax and legal regulations such as traditional economy.In order to determine whether the income obtained from the sharing economy is a primary or ancillary source of income, to clarify the tax obligations, to clarify the status of the parties involved in the sharing economy transactions and to ensure efficiency in the taxation, an approach that is not an ‘one-size-fits-all’ approach should be adopted, but according to each event and on a tax basis. In this study, taxes, which are the subject of sharing economy which is a new economic model, and cooperation with platforms and determination of taxpayer awareness will be included.Models and practices for increasing awareness of the taxpayers implemented in cooperation with the platforms of the sharing economy taxation in the EU countries will be examined further assessment will be made regarding the size of the economy and taxation in Turkey
Article
Full-text available
Günümüzde gelişmekte olan ülkelerin ekonomik büyüme kapsamında gerekli olan yatırımları gerçekleştirecek sermaye birikimleri yetersizdir. Bu kapsamda söz konusu ülkeler, ihtiyaç duydukları yatırımları gerçekleştirebilmek için yabancı yatırımlara ihtiyaç duymaktadırlar. Bu çalışmada, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının yerli yatırımlar üzerine etkileri Türkiye ekonomisi kapsamında değerlendirilmiştir. Çalışmada 2002:Q1-2014:Q3 dönemine ait değişkenler kullanılarak zaman serisi analizi yapılmıştır. Bu bağlamda Johansen eşbütünleşme testi uygulaması ile ele alınan değişkenler arasındaki uzun dönemli ilişkinin olup olmadığı tespit edilmiş ve daha sonra Granger nedensellik testi yapılmıştır. Yapılan testlerde elde edilen sonuçlara göre, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının ve GSYH'nin yerli yatırımlar üzerinde uzun dönemli etkisi tespit edilmiştir. Hata düzeltme modelinde yer alan kısa dönem katsayıları incelendiğinde ise, doğrudan yabancı sermaye yatırımlarındaki artışın ilk anda dışlama etkisine neden olduğu, ancak zamanla bu etkinin zayıflayıp tersine dönerek yerli yatırımlar üzerindeki etkisinin pozitif olarak bu dışlama etkisini giderdiği görülmüştür. Nedensellik analizinde elde edilen sonuçlar kapsamında ise, doğrudan yabancı sermaye yatırımları ile birlikte GSYH'nin yerli yatırımlar için önem arz eden göstergeler olduğu sonucuna varılmıştır.
Article
Purpose- The purpose of this study is to study is to determine the possible determinants of foreign direct investment in 10 emerging economies (Argentina, Brazil, Chile, Colombia, Egypt, Indonesia, India, Mexico, South Africa, Turkey) that have current account deficit and need foreign direct investment for the period between 2010-19. An empirical model was created with the help of macro variables such as inflation rate, nominal exchange rate, trade openness, market size, interest rate and annual electricity consumption representing the development of infrastructure for 10 developing countries' economies.. Methodology- In this study, data were collected through Worldbank database.The study employs Feasible Generalized Least Squares (FGLS) method for analysis. Findings- The analysis reveals that ; infrastructure, exchange rate and trade openness variables were found to be highly significant and explain the dependent variable. It has been observed that there is an inverse relationship between the market size, interest rate and trade openness variables and foreign direct investments, which is considered as dependent variable. On the other hand, it has been determined that there is a positive relationship between the infrastructure, exchange rate variables and the dependent variable. Conclusion- - Based upon the analyisis findings it may be concluded that; the development of the infrastructure level in the countries discussed will encourage direct investments as it will increase the profitability of the companies that will invest. An increase in the exchange rate will also make domestic firms cheaper and encourage direct investments through acquisitions. However, excessive fluctuations in exchange rates may adversely affect direct investments due to the uncertainty it will cause on the expected return of the investment. Considering the negative relationship between trade openness and direct investments, it can be thought that the increase in the degree of openness to foreign trade in the relevant countries will direct foreign companies to export their products instead of establishing facilities in the relevant countries. Since the 1980s, both the developments in communication technology and the adoption of more liberal economic policies by countries have led to an increase in capital flows between countries. As a more reliable source against the financial crisis risk borne by short-term capital flows, foreign direct investments play an important role in meeting the need for foreign exchange and capital accumulation, especially in developing countries. Therefore, it is important for the relevant countries to solve macroeconomic problems such as insufficient infrastructure, exchange rate instability and create a stable investment environment in order to increase direct investment inflows.. Keywords: : Capital movements, financial liberalization, foreign direct investments, developnig countries, FGLS method. JEL Codes: C33, E22, F21
Article
Full-text available
Ülkeler sürdürülebilir iktisadi büyümelerini ve iktisadi kalkınmalarını gerçekleştirebilmeleri için finansman kaynağına gereksinim duyarlar. Bu finansman kaynağı özellikle yeterli düzeyde iç sermaye birikimi olmayan ve yatırım düzeyi düşük ülkeler için önemli bir sorundur. Dolayısıyla ülkelerin bu sorunu aşmak için kullanabilecekleri alternatif dış finansman kaynaklarından biri ise doğrudan yabancı sermaye yatırımları(DYY)'dır. İktisat yazınında DYY ile iktisadi büyüme ilişkisi birçok kez tartışılmıştır. Buna rağmen bu iki değişken arasında bir bağ olup olmadığı ve bu iki değişken arasında bir bağ varsa bunun yönü halen net biçimde ortaya konulamamaktadır. Bu çalışmanın amacı BRICS-T ülkeleri örneğinde 1995-2020 döneminde DYY ile iktisadi büyüme arasında bir ilişki olup olmadığını ve bu iki değişken arasında ilişki varsa bu ilişkinin yönünü belirlemektir. Bu amaç çerçevesinde BRICS-T ülkeleri örneğinde 1995-2020 döneminde bu iki değişken arasındaki ilişkiyi analiz etmek için Westerlund panel eşbütünleşme ve Dumitrescu-Hurlin panel nedensellik testleri yapılmıştır. BRICS-T ülkeleri örneğinde, 1995-2020 dönemi için yapılan Westerlund panel eşbütünleşme testine göre iktisadi büyüme ve DYY değişkenleri arasında eşbütünleşme ilişkisi olduğu sonucuna ulaşılmış, Dumitrescu-Hurlin panel nedensellik testi sonuçlarına göre de bu iki değişken arasında çift yönlü nedensellik ilişkisi olduğu tespit edilmiştir. Bu çalışmadan elde edilen bulgular, ilgili literatür yanı sıra neoklasik ve içsel büyüme modellerinin iktisadi politika önermeleri ile genel olarak uyum göstermektedir. Abstract: Countries need financial resources in order to realize their sustainable economic growth and economic development. This source of financing is an important problem especially for countries that do not have sufficient domestic capital accumulation and have low investment levels. Therefore, one of the alternative external financing sources that countries can use to overcome this problem is foreign direct investment (FDI). The relationship between FDI and economic growth has been discussed many times in the economics literature. However, whether there is a link between these two variables and if there is a link between these two variables, the direction of this is still not clear.The aim of this study is to determine whether there is a relationship between foreign direct investment (FDI) and economic growth in the 1995-2020 period in the example of BRICS-T countries. For this purpose, panel cointegration and panel causality tests were conducted to analyze the relationship between these two variables in the example of BRICS-T countries in the 1995-2020 period. In the example of BRICS-T countries, according to the Westerlund panel cointegration test conducted for the 1995-2020 period, it was concluded that there is a cointegration relationship between the economic growth and FDI variables, and according to the Dumitrescu-Hurlin panel causality test results, there is a bidirectional causality relationship between these two variables. The findings obtained from this study are generally compatible with the economic policy propositions of the neoclassical and endogenous growth models, as well as the relevant literature.