Fig 10 - uploaded by Aytaç Coşkun
Content may be subject to copyright.
Contexts in source publication
Context 1
... güney bölümde de daha büyük boyutlu beş veya daha fazla mekanlı bağımsız ayrı yerleşim birimleri bulunmaktadır. Bu özel yapılardan birisi yerleşimin orta kısmında, arsenal yapısı ile büyük su sarnıcı arasında kalmakta ve beş mekândan oluşmaktadır. 9,6 x 12,4 m boyutlarındaki konut, askeri üst düzey bir yönetici tarafından kullanılmış olmalıdır (Fig. 10) The large three-storey watch and defense tower, which stands out in the south of the settlement, is preserved up to 19.2 m while it was found out that the original height was 21 m. The lower part of the tower was built in the form of a pedestal with seven steps outwards, depending on the slope of the hill. On the north façade of the ...
Context 2
... also contains separate settlement units with five or more spaces of larger size. One of these private buildings is located in the central part of the settlement, between the arsenal and the large water cistern, and consists of five rooms. The dwelling, which is 9.6 x 12.4 m in size, must have been occupied by a high-ranking military administrator (Fig. 10). Made up of large blocks, the walls of the building were preserved up to a certain level, and the doorposts and lintels have survived up to date. That the walls of the structure, which were built thicker compared to those of other structures, must have been intended to prevent loss of heat and ensure durability. As the largest ...
Context 3
... güney bölümde de daha büyük boyutlu beş veya daha fazla mekanlı bağımsız ayrı yerleşim birimleri bulunmaktadır. Bu özel yapılardan birisi yerleşimin orta kısmında, arsenal yapısı ile büyük su sarnıcı arasında kalmakta ve beş mekândan oluşmaktadır. 9,6 x 12,4 m boyutlarındaki konut, askeri üst düzey bir yönetici tarafından kullanılmış olmalıdır (Fig. 10) The large three-storey watch and defense tower, which stands out in the south of the settlement, is preserved up to 19.2 m while it was found out that the original height was 21 m. The lower part of the tower was built in the form of a pedestal with seven steps outwards, depending on the slope of the hill. On the north façade of the ...
Context 4
... also contains separate settlement units with five or more spaces of larger size. One of these private buildings is located in the central part of the settlement, between the arsenal and the large water cistern, and consists of five rooms. The dwelling, which is 9.6 x 12.4 m in size, must have been occupied by a high-ranking military administrator (Fig. 10). Made up of large blocks, the walls of the building were preserved up to a certain level, and the doorposts and lintels have survived up to date. That the walls of the structure, which were built thicker compared to those of other structures, must have been intended to prevent loss of heat and ensure durability. As the largest ...
Similar publications
The following article is the second in a three-part series that reviews the historical, current and future practice of excavation along the Atlantic Seaboard in Cape Town.
Hasil produksi subsektor pertambangan dan penggalian lainnya sering disebut galian golongan C dan dimanfaatkan sebagian besar oleh sektor lain sebagai bahan baku. Pentingnya galian golongan C untuk sektor lain menyebabkan perlu adanya peningkatan hasil produksi. Hasil produksi dapat ditingkatkan dengan menggunakan kombinasi input yang dapat dilihat...
This paper introduces a novel application of the laser speckle technique in dentistry, focusing on assessing the efficiency of dental excavation methods used to remove decayed tooth structure. The aim is to evaluate the efficiency of two chemo-mechanical agents and the high-speed drill using the laser speckle technique, which offers objective, non-...
Citations
Elinizdeki bu kitap, 27-28 Şubat 2024 tarihlerinde Karabük Üniversitesi İslami İlimler Fakültesi ev sahipliğinde ‘I. Uluslararası Lisansüstü Öğrenci Sempozyumu: İslami İlimlerde Güncel Meseleler, Sorunlar ve Çözüm Arayışları’ başlığı ile düzenlenmiş olan sempozyumda sunulan bildirilerin düzenlenmiş, geliştirilmiş ve yayına uygun hale getirilmiş şeklidir. Katılımcılarının yarısından fazlasının uluslararası ve 15 farklı ülkeden gelen araştırmacılardan oluştuğu sempozyumda farklı dillerde birbirinden kıymetli ve lisansüstü araştırmacılarının önemini ortaya koyan tebliğler sunulmuştur. Sempozyum düzenleme komitesi olarak bu tebliğlerin bir kısmı içinde olan, okuyucuların istifadelerine sunduğumuz ve seri haline getirmeyi planladığımız bu ilk esere üniversitemizin bulunduğu kadim şehirden esinlenerek ‘SAFRANBOLU İLAHİYAT ARAŞTIRMALARI’ ismini vermeyi uygun gördük. Kitabın içeriğinde Fıkıh alanına ait ve güncelliğini koruyan bir çok kıymetli çalışmaya yer verilmiştir.
Roma İmparatorluğu'nun doğu sınır garnizonu olan Zerzevan Kalesi'nin bulunduğu bölge, dönemin iki büyük gücü olan Roma ile Parth/Sasaniler arasındaki büyük çatışmalara tanıklık etmiştir. Bu anlaşmazlıklara ciddi şekilde maruz kalmış olan yerlerden biri de Diyarbakır'ın Çınar ilçesinin 13 km güneydoğusundaki Demirölçek Köyü sınırları içinde yer alan Zerzevan Kalesi'dir. Zerzevan Kalesi askeri yerleşiminde 2014 yılında başlayan kazı çalışmaları, bölgenin Asur, Pers, Parth ve özellikle Roma Dönemi’nin aydınlatılması açısından oldukça önemli bir rol üstlenmektedir. MS 2-3. yy’larda, antik yol ağına hâkim stratejik bir noktada, askeri ihtiyaçları karşılayacak düzende kurulan ve Roma lejyoner kalesi standartlarıyla asgari düzeyde uyum gösteren Zerzevan askeri yerleşimi, bugüne kadar pagan ve Hristiyan Roma unsurlarını yansıtan pek çok yapıya ev sahipliği yapmaktadır. Çalışmanın amacı, 2019 ve 2021 yıllarında Zerzevan (Lejyoner) Kalesi’nde başlatılan arkeolojik kazı çalışmaları esnasında gün ışığına çıkarılan ve literatürdeki tibia morfolojisini destekleyen buluntuların olası işlev(ler)ini sorgulamaktadır. Garnizonun kuzey sektöründeki Mithras Kutsal Alanı’nda bulunan tibialara ilişkin ana gözlem ve bulgular, söz konusu buluntuların ilişkili olduğu yapı ve malzemeler ışığında ele alınmaktadır. Tibiaların tarihlendirilmesi için aynı karelajda bulunan eserler ve kontekstlerinin yanı sıra farklı bölgelerden karşılaştırmalı örnekler temel alınmıştır. Sonuç olarak, Geç Roma Dönemi’ne (olasılıkla 3-4. yy’lar arasına) ait olması gereken tibiaların, öncelikli olarak bir tür skolion kapsamında veya olağan Mithraik ayinler sırasında kullanılmış olabileceği değerlendirilmektedir.